• Anasayfa
  • Merhaba
  • Başlarken
  • Empat Destek Hizmetleri

Empat Hayat

~ Empat kimliğinizi tanımanız ve yaşamanız için kılavuzunuz

Empat Hayat

Tag Archives: hassas

Alınganlık Üzerine

21 Pazar Eki 2018

Posted by Serkan in Empatik Tanımlar

≈ 3 Yorum

Etiketler

alıngan, empat, hassas, vazife

44227017_2178660555789078_6578761218721316864_n

Bütün yıldızlar niyeyse hep benim gökyüzüme kayıyor…

İnsanlığın çoğu, alınganlık hastalığıyla çarpışıyor ve bunun bir hastalık olduğunun bile farkında değil. “Haklı” olarak verilmiş tepki olarak görülüyor alınganlık. Elbette buna bu şekilde bir isim koyduğumuzda, olayın en uç hali akla geliyor olabilir, uçlarda yaşanılan alınganlık kimseye güzel gelmez ama biz şimdi alınganlığın küçük-büyük her seviyesine parmak basmak istiyoruz.

Haklı alınganlık diye bir şey yok, ama böyle olmak tamamen normal bir durum. Öğrenen, gelişen insanın bu basamakları aşması hayatın önemli bir öğretisi.

Bu Ekim yeniayı dönemi bana bu konuyu gözlemleme şansı verdi ve Don Miguel Ruiz’in Dört Anlaşma kitabındaki “hiçbir şeyi kişisel algılama” öğüdünü hatırlattı.

Hiçbir şeyi kişisel algılamamak güzel bir öğüt olabilir, ama içi boşsa, ardı görülemiyorsa hiçbir anlam ifade etmiyor.

İnsanların tavırlarının ardını görebilir olmak ve derin bir anlayış geliştirmek önemli. Bunu da yapmayı sağlayacak yegane şey empati kurabilmek.

Ancak burada ufak ama hayati bir ince ayar gerekiyor, çünkü sadece empati kurabilir olmak buna yetmiyor. Çünkü empati kurabilen insanlar genellikle aşırı hassas olduklarından her şeyi kişisel algılamaya, alınmaya daha meyilli oluyorlar. Bu da onları empati kurmaktan alıkoyuyor, kendi çevrelerine ördükleri duvarların içinde saklanıyorlar; üzerlerine “aldıkları” yüklerle birlikte.

Bu yükler, onların dış dünyadan “haklı” olarak korkmalarına neden oluyor ve daha da kalın duvarlar örmeye meylediyorlar.

Bana yazan empat dostlarda bunu çok görmüşümdür, etraflarındaki insanlar onlara o kadar büyük bir rahatsızlık veriyor ki onlardan artık ya nefret ediyorlar, ya da daha fazla olumsuz duyguyla boğuşmamak için çevrelerinden soyutlanıyorlar.

Aslında çoğu empatın merkezlenmekteki acemiliğinin en büyük sebebi de burada yatıyor. Deneyimsizlikten. Deneyim edinmekten korkmaktan.

Kendilerini teslim etseler de, bu empatlar bunu sırf “denemek” için korka korka yaptıkları için bir şeye yaramıyor. Cesareti yüreklerinde hissetmeden, sadece “teknik” bir yaklaşımı kopyalayarak hiçbir yere varamıyorlar.

“Deneme, sadece yap.” düsturunu benimsemeyen bir empatın kendi benliğinde ustalık kazanması çok zor olduğundan, daha çok hassaslıklarının içine çekilmelerini normal karşılıyorum.

Bu yeniay döneminde, geri hareketteki venüsün de etkisi altındayken, insanlarla olan ilişkilerimizde ekstra özenli davranmamız bilhassa kadersel öneme sahipti. Herkes bu dönemde tam olarak “alınganlık” noktasında sınandı. İlişkinizde tam olarak karşıdaki insanlardan nasıl bir yük aldığınızı gözlemleme vakti oluverdi özellikle bu ekim ayı.

Deneyimli bir empat, elbette %100 anlayışlı, affedici ya da dirençli oluyor diyemeyiz çünkü o da hala bir insan. Yaralayıcı duygulara kapıldığı olsa da, bunun onu daha az yaralamasını sağlaması ve yarasına kendi başına pansuman yapabiliyor olması aslında onu”deneyimli” ya da “usta” kılıyor.

Deneyimli bir empatın gözlerinden baktığımızda, yaşanılan olayın ardındaki güdüyü, kırıcı davranan insanın taşıdığı korkuyu, sevgisizliği görebiliyoruz. Konudan bağımsız olarak, yaklaşımda bize iletilen kişinin geçmişine dair, karakterini oluşturan verileri okuyabiliyoruz. Evrende yarattığı etkinin bilincini taşımayan bir insan görüyoruz ya da sadece bizimle eş niyetlere sahip olmayan ama yaradılış çerçevesinde hizmetinin önemli sayıldığı bir varlık buluyoruz.

Deneyimli empat için, bu süreci tekrarlamak bir ödev gibi. Her saniye etrafında olup bitenlere kalbinin sevgiyi doğuran yanıyla yanıt vermek için hazır ve nazır bekliyor. İstese onun da işine gelir alınganlık yaparak sorumluluğu elden bırakmak. Ama bunun faydasız olduğu gibi zararlı bir alışkanlık olduğunu da biliyor o, çünkü alınganlık-üstüne almak demek, kişinin aslında seninle ilgisi olmayan sorunlarını da hayatının bir parçası yapman demek.

“Daima kalbinin sevgiyi doğuran tarafıyla çalış” bizlere verilebilecek en güzel öğüt olur herhalde.

Bu uğurda da, olumsuz bir vaka ile karşılaşan bir empatın, o atmosferden ya da olaydan kaçmaması gerekir. Çünkü kaçmak demek, zaten kaybetmiş olmak demek. Aksine, bu uğurda, kendini geliştirme ve etrafa da o esnada şifa olabilme niyetine sahipken, atmosferi terk etse bile, empatın iyi hislerle oradan ayrılması çok önemlidir. İyi hislerin o an ortamda yaratılması zor görünse bile kaynak daima kişinin içindedir; kötü hisler kendinden bağımsız (dışarıda) görüldüğünde bunu başarmak sadece çaba ve pratiği gerektirir.

Bir empatın yaradılışına uygun olarak yapması belki de en doğru şey, (bir vazife olarak benimseyebileceği yegane şey) ortama şifa olmak, insanların zihnine ışık tutmak olsa gerek. En basiti; Bir sıkıntı varsa, onun zıddını yaratarak atmosferi hafifletmek. Bir tartışma varsa, iki tarafın da (kendi içlerinde) haklı olduğu kısmı görüp dengeyi getirmek.

Bunu yapabilmek için hiç kimsenin bir eğitime ya da araca ihtiyacı yok elbet, tamamen kendiniz olarak yapabilirsiniz. Şu anki mesleğinizi değişmenize, ya da etrafınızdaki insanlardan uzaklaşmanıza gerek yok. Kendinizi sıkışmış hissetmenize gerek yok. Bu sizin zaten içinizden gelen şey. Her zaman yapmanız gerekiyor diye bir şart da yok, elinize fırsat geçince kullanmanız için var bunlar.

Bir yetenek, onu sürekli olarak kullanmak için var olmaz. Yerinde ve zamanında kullanmak için var olur. Yeteneğin kuşanıcısı yalnızca onu doğru yerde ve doğru şekilde yapmayı, deneyimle geliştirerek uygulamayı öğrenmelidir, işte yeteneğin kuşanıcısının tek sorumluluğu budur.

Yeteneğiniz size bir yük, büyük bir sorumluluk veriyor gibi hissedebilirsiniz. Ama onu size ve sizin andaki koşullarınıza, en uygun şekilde kullanmayı bir kez benimsediğinizde o artık bir yük olmaktan çıkar, akışta-doğallıkla ortaya çıkan bir parçanız halini alır.

Empatların her an herkesin kalbini hissediyor olması, her an herkesin kalbini doldurma isteği hissetmesine neden olabilir ama bu her an vermek zorunda olduğunuz anlamına gelmez. Önce bireysel güvenliği gözetmek sağlıklı bir iletişimin başında gelir.

Kendini harcayan kişi, bir süre sonra kimseye fayda veremez olur.

Ne şekilde, ne zaman verildiği ise büyük önem arz eder. Hiç düşünmeden o an hiperaktif bir güdü ile değil, en doğru anı ve en sağlıklı iletişimi gözeterek verilmelidir. Karşınızdaki insanın bunu isteyip istemeyebileceği göz önüne alınmalı, onun kalbi kırılmadan ve içindeki (belki gizlenmiş ama yüceliğinin nişanesi olan, doğduğu andan beri varlığında taşıdığı) gücü yadsınmadan harekete geçilmelidir.

İnsanlar sıkıntıda olsalar bile, zayıf görülmemelidirler. Bu onları daha da zayıf düşürür ve yükselmelerini engeller. Onlarla irtibatınızda daima onların en güçlü hallerini hatırlamalısınız ki bu onların ruhlarını açsın ve oldukları halden geniş ve ferah bir hale çeksin.

Sizin insanlara bakışınız evrene duanızdır. Onlara nasıl bakarsanız, öyle olmalarını dilemiş olursunuz. Gözlerinizdeki ışıltıyı canlı tutmanız –aydınlık görüşü aktif kılmanız- karşınızdaki insanın da gözlerindeki ışıltıyı canlandıracaktır.

Benden şimdilik bu kadar. Hepinize güzel günler dilerim.


Sevgiyle~

Telif Hakkı © 2018 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Hassas Zamanlar

15 Çarşamba Ağu 2018

Posted by Serkan in Empatik Çözümler

≈ 8 Yorum

Etiketler

dolunay, empat, hassas, yeni ay, zaman

 

sensisitve-teeth.png

madem üşüyorsun, niye orada duruyorsun, ey diş!

Selam dostlar,

Bugün sizinle empatların öncelikli olarak önemsediği ama belki de bütün insanların önemsemesi gereken hassas zamanları konuşacağım.

Hassas zamanlar derken, şu an içinde bulunduğumuz ülke-dünya çapındaki kırılgan yapıyı kastetmiyorum, elbette her şey şu ara hassas zamanlara konu olabilir vaziyette ama benim anlatmak istediğim şey tamamen enerjisel.

Belki siz de fark etmişsinizdir, bazı zamanlarda daha hassas oluyoruz. Bazı zamanlarda daha kırılgan oluyoruz. Bunlar tamamen doğal haller o yüzden bunları bilip, bu anlarda sizi etkileyecek her türlü şeyden uzak durmalısınız.

Hassas zamanlar konusuna şunlarla bir başlangıç yapabiliriz: 

  • Uyuduğunuz ve yeni uyandığınız anlar
  • Uzanıyor olduğunuz anlar
  • Aç olduğunuz anlar
  • Yorgun olduğunuz anlar
  • Yeni Ay’ın 5 gün öncesi ve 5 gün sonrası
  • Dolunay’ın 5 gün öncesi ve 5 gün sonrası
  • Yemek yediğiniz ve su içtiğiniz anlar
  • Mutsuz olduğunuz anlar
  • Sinirli olduğunuz anlar
  • Kalbinizi açtığınız anlar

Şimdilik bu kadar yeter sanırım.

Bir de bunların üzerinden geçelim. Bazıları garip gelmiştir, daha açık ifade etmem gerekir.

3726-couple_bed_sleep-1296x728-header.jpg

Uyuduğunuz ve yeni uyandığınız anlar: 

Nasıl ki fiziksel beden uyurken gevşeyip eklemlerden açılıyorsa, enerji alanınız da aynı şekilde olabildiğince yeryüzü ve gökyüzü enerjilerinden beslenebilmek için -uykunuzu alabilmeniz için- yapısını daha alıcı konuma getiriyor. Böyle bir durumda, nerede uyuyor olduğunuz başlı başına büyük önem taşıyor. Çünkü bu, yatağınızın etrafındaki nesneler veya insanlardan alıcı konumda olduğunuz bir zaman.

Örneğin, yatağınızın yakınında cep telefonu varsa yaydığı radyasyon, enerji alanınıza gündüz olduğundan daha güçlü nüfuz ediyor. Ama diyelim, size hitap eden, size iyi hissettiren bir kitap, bir insan, bir kristal varsa gece boyunca o şeyin aurasıyla temas halinde oluyorsunuz ve enerjisel anlamda daha desteklenmiş kalkıyorsunuz.

Tabi yanımızdaki insan mevzubahis olduğunda biraz değişiklik gösterebiliyor durum, çünkü bütün insanlar olarak enerji alanlarımız ne kadar açılmış ve alıcı olsa da, uyurken hala çevremize kendi elektromanyetik frekansımızı saçıyoruz. Bu frekans, basitçe tanımlarsak duygularımızı taşıyor. Dolayısıyla da yanınızdaki kişinin duygusal dünyası sizi etkileyebiliyor. (Siz de onu etkilemiş oluyorsunuz.)

O yüzden, bunu özellikle aynı yatakta yatan çiftler için söylüyorum, aranızda bir sıkıntı olduğunda aynı yatakta yatmayın. Olumsuz duygunun her ikiniz için de hafiflemesine izin verdikten sonra yan yana uyuyun. Aksi halde, ikinizin de duyguları olumsuz bir çorba oluşturarak gece boyu size musallat olabilir. Şayet mecbursanız ve siz kendi duygularınızı toparlamış olmanıza rağmen yanınızdaki toparlayamamış ise, o zaman siz gece boyunca uyurken bile, enerji alanınızın onu sevginizle kucaklamasına niyet edin.

Gece alanınızı olumlu anlamda desteklemesi için yanınızda olmasını önerebileceğim şeyler:

  • Kuvars kristali
  • Selenit taşı
  • Lepidolit taşı
  • Mini bir sukulent
  • Kuru şifalı bitkiler (bilhassa lavanta, adaçayı, limon kabuğu)

Peki bunu anladık. Neden uyandığımız anlar da hassas zaman? 

Uyandığınız anlarda, enerji alanınız hala kendisini salmış, gevşemiş durumda oluyor. O yüzden, uyanır uyanmaz daha yataktan kalkmamışken, hemen (özellikle olumsuz) düşüncelere dalmayın, hemen telefona sarılmayın, dediğim gibi ekstra tesir alırsınız. Telefondan almasanız bile, kötü bir mesaj ya da görselle karşılaşırsanız gün boyu üstünüzden bu olumsuz duyguyu-düşünceyi atamayabilirsiniz, atsanız bile güne kötü başlamanıza neden olursunuz. Öncelikle enerji alanınızın tekrar harekete geçmesine, akışın dengelenmesine izin vermelisiniz. Bu da en azından yataktan kalkarak, elinizi yüzünüzü yıkayarak, bir bardak su içerek mümkün olabilir.

81841333-woman-lay-down-on-the-beach-with-beautiful-beach-background-paper-art-style-vector-illustration.jpg

Uzanıyor olduğunuz anlar

Aslında insan denilen şey, daha komplike duyguları olan bitkiden başka bir şey değil (ki laf aramızda, bitkilerin de duyguları var). Neden derseniz, insanın enerji sistemi de gökyüzünden almak ve yeryüzüne vermek şeklinde işler. Biz gücü-enerjiyi yemekten alıyoruz gibi görünsek de, asıl sistemi işleten güç, her yerden varlığımıza akan kozmik enerjiden gelir. Ve bu akışın en sağlıklı şekilde işlediği anlar, oturduğumuz ve ayakta durduğumuz anlardır. Çünkü kozmik enerji tepe çakradan girer ve yere değen ayaklarımız vasıtasıyla da yeryüzüne köklenir. Bir ağaçta gördüğümüz şeyden farkı var mı bunun, yok.  Eğer siz, ağacın köklerini topraktan çıkarıp toprağın üzerine yan yatırırsanız ne olur? Yavaş yavaş artık yaşam enerjisiyle beslenememeye başlar, yapraklarını döker sonra içindeki kıvılcım söner. İnsanda da buna benzer işler süreç, ama tabi bu kadar dramatik değil, çünkü bizim köklerimiz daha çok soyut düzlemde mevcut, o yüzden somuta etki etmesi zaman alabiliyor.

Bize olabilecek şey sınırlı, uzanırken kaynakla bağlantıyı sadece kısa süreliğine kesmiş oluyoruz ve henüz uyku halinde olmadığımız için de enerji alanımızı açıp teslim durumunda da olmuyoruz, dolayısıyla o anlarda o zamana kadar toplanılan enerjiyle sınırlı  kalıyoruz. Eğer bu sınırlı enerji anlarında, aşırı duygular ile enerji kaçağı yaratır ya da kendinizi dışarıdan olumsuz şeylere maruz bırakırsanız daha sert şekliyle etkisini hissedersiniz. Bunun olmaması için tek yapacağınız şey, enerji kaçağı yaptığınız anlarda (yapmasanız daha iyi tabi) oturmak ya da ayakta durmak (yere paralel durmayıp dik bir pozisyona geçmek).

Şöyle bir tavsiyem olabilir, depresyonda ya da üzüntü halinde olduğunuz anlarda genel olarak dik oturun ve çok az uzanın.

Ayrıca olumsuza olduğu kadar olumlu tesirlere de açık olunduğu için hasta ziyaretleri çok önemlidir; uzanan bir kişiye sevginizi ifade etmeniz sevginizin tesirini arttırır, kişiyi daha çok etkiler. Bu hasta örneğinde dua açısından da önemlidir. Enerji terapilerinin hastanın yatırılması suretiyle yapılması da tesadüf değildir.

Why-Does-Diabetes-Make-Me-So-Tired-1440x810.jpg

Aç olduğunuz ve yorgun olduğunuz anlar

Bunlar aslında birbirine çok yakın şeyler çünkü her ikisinde de beden, fiziksel güç bataryasından harcamış durumda. Bu yazıda enerjisel yaklaşım benimsediğim için garipseyebilirsiniz ama fizik beden de esasında enerji bedenin bizim görebildiğimiz bir tezahürüdür. O yüzden fiziksel bedenin zayıf düştüğü anlar -buna hastalık da dahil- duygusal ve ruhsal enerjinin zayıf düştüğü anlara gebedir. Fiziksel bedeni güçlendirmek, diğer iki bedenin daha sağlıklı olmasını sağlar.

Zayıf anlarında, kimseye bir şey için söz vermemeniz çok önemli. Hiçbir konuda karar vermemelisiniz, hatta mümkünse düşünmeyin bile, çünkü yanlış karar alma olasılığınız böyle anlarda çok artar.

O yüzden, bu anlarda karar vermek ya da bir şeyler için kendinizi daha çok yıpratmak yerine kendinizle ilgilenin. Şayet bir şey verme ihtiyacı duyuyorsanız, vericilik duygunuz had safhadaysa, kendinize verin; sevgi, şefkat, anlayış, affetme ile size hizmet eden bu bedene iyi davranın.

Ekran-Alıntısı.png

Yeni Ay’ın 5 gün öncesi ve 5 gün sonrası

Yeni Ay denildi mi benim için akan sular duruyor, bu listenin içinde en önemli madde nedir diye sorsanız hiç tereddütsüz bunu işaret ederdim, çünkü en azından benim için hassasiyetin had safhaya ulaştığı çok önemli bir zaman dilimi.

Bu dönemlerde, sezgileriniz iyice yükselişe geçebilir, insanlara daha derin analizler yapabilirsiniz ya da duygularınızla daha çok (yapıcı anlamda) yüzleşebilirsiniz. Bunlar iyi tarafları. Ama bir de limoni tarafı var ki bunu zaten hepimiz biliyoruz, “etraftaki sıkıntılı havanın kokusunu almak”

Yeni ay zamanları, dolunay gibi büyütme/abartma etkisine sahip olmasa da, olanı daha yoğun algılamamızı sağlar. Geçmişe dönüşler yaşatır, kendimizle yüzleştirir. dolayısıyla enerjimiz daha açıktır, daha alıcıdır.

Bu zamanlarda enerji alanınızı besleyecek pratikler yapmanız önemlidir. Olumsuz düşünürseniz, daha çok zararını görürsünüz belki ama, iyi beslenmenizin de, spor yapmanızın da daha çok faydasını görürsünüz. Yani kendinizi her neyle beslerseniz, o şeyin üzerinizdeki etkisini daha net hissedersiniz.

Tavsiyem Yeni Ay Sürecinde: 

  • Bol su için.
  • Bol meyve yiyin.
  • Et ve hamur işi yemeyin. Hafif beslenin.
  • Spor yapın.
  • Nefes egzersizleri yapın (Basitçe 4 saniye al, 4 saniye tut, 4 saniye ver şeklinde yapılabilir)
  • Dingin/içe döndürücü müzikler dinleyin.
  • Bitki çayı için. (Yaz çayı: nane, hibisküs – 1 gece boyu dolapta-soğuk demleme. Kış çayı: ıhlamur, gül; 10 dk sıcak demleme süresi)
  • Meditasyon yapın ve duygularınızla yapıcı niyetlerle yüzleşin. 
  • Merkezlenme pratikleri yapın. (mükemmel bir fırsat)

wolf-white-drawing-moon-wallpaper.jpg

Dolunay’ın 5 gün öncesi ve 5 gün sonrası

Dolunay demin de bahsinin geçtiği gibi büyütme/abartma etkisine sahip. İçinizdeki  olumlu duygular kabarabilir, daha heyecanlı ve güçlü hissedebilirsiniz.

Şunu belirtmeliyim, Ay’ın olumsuz bir etkisi yok aslında, onun yerine tamamen etkilediği insana göre sonuç veriyor. Tıpkı su gibi. Girdiği kaba göre şekil alıyor.

Mesela kişi o dönem çok gergin ve mutsuz ise dolunayın etkisiyle çok daha gergin, patlamaya hazır bir psikolojinin etkisi altına giriyor.

Dolunay dönemlerinde suç oranlarının ve kazaların arttığı bilimsel istatistikler ile de kanıtlandı.

Dolayısıyla, bu dönemde bunun bilincinde olarak, atılacak adımlara, konuşulacak insanlara, gidilecek mekanlara karar vermek çok önemli.

Bu dönemde, yeni ayın tam tersine verici bir doğaya sahibiz. Duygularımızı ifade etmek istiyoruz ve içimize eseni yapmak istiyoruz.

Şayet siz içinizdeki duyguya hakim olmakta zorlanan biriyseniz , dolunay dönemlerinde geri çekilmek, kendinizle kalmak iyi bir seçim olur. Ama pozitif duyguları baskın biriyseniz, topluma karışmak kendinizi daha güçlü ve motive hissetmenizi sağlayabilir.

Tavsiyem Dolunay Sürecinde: 

  • Pozitife odaklanın.
  • Tartışmalara girmeyin.
  • Geçmişten gelen duygulara kapılmayın – duygularla yüzleşmeyin.
  • Daha az su için.
  • Daha çok lifli ve baharatlı gıdalar tüketin. (Acı hariç)
  • Sevdiğiniz insanlarla daha çok ilgilenin. Diğer kişilerdense sevdiklerinize ağırlık verin.
  • Akşamları tütsü ve mum yakın.
  • Olumlu duygularınızı dışa vuran müzikler dinleyin.

Yiyip içtiğiniz anlar

Buradan itibaren kısa geçeceğim, yoruldum yaz yaz. : )

Yiyip içtiğimiz anlar, alıcı devrelerimizi açtığımız anlardır diyebiliriz basitçe ve bu anlarda kötü bir haber izliyorsak ya da sofrada olumsuz-can sıkıcı bir konu konuşuyorsak, oradaki enerjiyi yemekle birlikte yutmuş oluruz. Bu hem yemekten gelen faydayı sınırlar, hem de kendimize boş yere zarar veririz.

Mutsuz ve üzgün olduğunuz anlar

Yorgun olduğunuz anlarla benzerdir. Açıklamaya gerek yok.

13645089_10210020610212684_1727894462482202846_n

Kalbinizi açtığınız anlar

Kalbinizi açtığınız anda bulunduğunuz mekanın, etrafınızdaki insanların enerjisini ölçüp tartın. Eğer orada olumsuz bir tesir söz konusuysa ve siz bu tesiri kaldıramayacağınızı hissediyorsanız o mekanda kalbinizi açmayın.

Buna basit bir örnek: Arkadaşınızla bir kafede buluştunuz ve arkadaşınıza olan sevginizden dolayı kalbiniz genişledi ve alanınız açıldı. Eğer bunu kontrol etmezseniz, o alana diğer insanların alanı karışır ve alanı karışan insanlar şayet sıkkın, üzgün ya da karanlık kişiliğe sahipse, ortam da çok aydınlık sayılmıyorsa kendinizi sıkışmış hissedersiniz.

Ama enerji alanınız ve sevginizin gücü bu tesirlerin hepsinden güçlüyse hepsini eritebilir ve siz o mekana ışık olabilirsiniz, bunu da unutmayın.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.

Yolunuza ışık olsun.

**

Yeni yazı için motive olmamı istiyorsanız lütfen yorumlarınızı esirgemeyin ve
konu üzerine sorularınız ya da önerilerinizi es geçmeyin.

Sevgiyle.

Telif Hakkı © 2018 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Aşırı Çalışan Empatiyi Nasıl Kapatırsın? 2/2

15 Cumartesi Mar 2014

Posted by Serkan in Empatik Çözümler

≈ 7 Yorum

Etiketler

arınmak, empat, empati, farkındalığı yükseltmek, hassas, kapatmak, kendini merkezlemek, kontrol etmek

offBu Anna Sayce’in “Aşırı Empati Hayatını Mı Karartıyor?” makale serisinin ikinci kısmı.
İlk makale, bir önceki yayınımdı.
İyi okumalar. :)
*******
 
Lütfen bu makalenin sırayla okunması gerektiğinin farkında olun, bu makalede “aşırı çalışan empati” derken ne demek istediğimi anlamak için ilk makaleyi okumanız iyi olabilir.
 
Böylece, empati armağanına sahip olup da kapatmayı bilmeyen bir insan mısınız bunu öğrenebilirsiniz – empat değilseniz zaten, bu makale ilginizi çekmeyecektir muhtemelen.-
 
Aşırı çalışan empatinin üstesinden gelmek için üç adım var: 
  1. Kendinde merkezlenmek – bir enerji yönetim aracı olarak, empatini istediğin zaman kapatmayı öğrenmek için, genel olarak kendi merkezinde kalman için kendini geliştirmek.
  2. Empatini tetikleyen şeylere karşı farkındalığını yükseltmek – Empatini tetikleyen dış etmenleri anlamak – yani, hangi durumlar ve insanların empatini o anda tetiklediğini anlamak.
  3. Bilinçsiz empatiden, bilinçli seçeneğe geçmek – Empatini neden kapatamadığını anlamak; seni sınırlayan inançlarını ve bilinçsiz tercihlerini aşmak ve de enerjinin yönetimi için yeni niyetler etmek.

İlk Adım: Düzenli olarak kendini merkezlemek

Aşırı empatini kapatma hususunda bu en önemli kısımdır. Bu makalenin hepsini okuyabilirsiniz ama eğer gerçek anlamda kendinizi merkezleme konusunda pratik yapmazsanız empatiniz üzerinde hiçbir kontrol sahibi olmazsınız.

Merkezlemek nedir ve empatiyi kontrol etmede neden önemlidir?

Empatin aktif olduğunda, enerji alanında açılmalar olduğunu, bu yüzden de enerjinin senden çevrene yayıldığını ve dış enerjilerin enerji alanına girdiğini zaten biliyoruz.

Merkezlemek demek, bu enerji açılmalarını kapatmak ve enerjini kendine geri getirmek demektir. Esasen, odak ve farkındalığı kullanarak “an”da olmaktır. Bu, kendinin ve hislerinin derinlemesine farkına vardığın bir haldir; etrafında olan bitenden çok içinde olan biten sesli olur.

Merkezinde olduğunda, etrafındaki insanların duyguları yüzünden enerjetik olarak dikkatinin dağıtılması daha zordur.

Kendini nasıl merkezlersin?

Bütün enerji yönetimi egzersizlerindeki prensip aynıdır – niyet. Kendini niyetinin gücüyle merkezlersin.

Bunu bir düşünelim. Çakralarını imgeleme yoluyla açıp, kapatabileceğini biliyor muydun? Enerji alanın niyetlerine ve düşüncelerine cevap verir.

Komutu verirsin, enerjin karşılık verir.

Çoğumuz bunu bilinçsizce yapıyoruz. Enerjini boşaltan negatif bir şey düşünüyorsun ve enerji alanını büzmüş oluyorsun. Yalan söylersen, enerji alanın büzülür. Diğer taraftan, güçlendirici, teselli edici bir şey söylersen enerjin rahatlar ve genişler. Enerjin yaptığın, düşündüğün ve söylediğin her şeye tepki verir.

Bu teorik olarak bildiğin bir şey olabilir, ama deneyimlediğinde muhtemelen büyük fark görürsün. Enerjini kontrol et demesi, yapmaktan kolaydır. Enerjimizin gideceği yeri kontrol edebilen üstadlar olsaydık, muhtemelen asla negatif düşünmezdik.

Empatlar için merkezleme tekniklerinin kullanışlı olduğu nokta da budur. Bilhassa, sana merkezlenmiş olmanın nasıl hissettirdiğini hatırlatır ve etrafındaki şeylerin içine çekildiğini hissettiğin an merkezlenmeyi hatırlar ve o ana merkezlenerek empatini kontrol altına alırsın.

Devamlı yapılan iyi bir merkezleme meditasyonunun bileşenleri şunlar:

  1. Zihnini sustur: Başlarda nefesini 1-2 dakika gözlemleyerek.
  2. Topraklan: Ben bunu kök çakramdan enerjinin yeryüzüne aktığını, Dünya’nın merkezinde dolanıp sonra aynı şekilde bana geri döndüğünü imgeleyerek yapıyorum.
  3. Sonra, enerjimi tekrar kendime çağırıyorum. Bu bir tür enerji çağırma. (Ç.N. ruh çağırmaya gönderme yapıyor) Düşünce enerjisi insanlara, sevdiklerimize, korkularımıza ve anılarımıza kadar uzanabilir. Ben birkaç dakika, tüm düşünce enerjisinin bana gelmesini bekliyorum.
  4. Sonra, bilinçli olarak enerji alanımdaki bütün “açılmaları” kapatıyorum. Bunu kalp çakrasında yanan beyaz bir ışığı imgeleyerek yapıyorum, bu (bir nevi eller şeklinde) uzanıp açılmaları kapatıyor, bu sırada kapının kapanma sesini duyuyorum.
  5. Ardından, enerjimin içimde oluşunu deneyimlemeye bırakıyorum kendimi. Birkaç dakika boyunca anda olmayı, kendinin farkında olmayı ve sessizliği deneyimliyorum. Bu şekilde istediğim kadar durabiliyorum.
  6. Enerji alanımın kendi kendine açılmış olduğunu hissettiğimde, sadece kalp çakrasındaki ışığın uzanıp “açılmaları” kapatmasına izin vererek bu durumu tekrar yaratabileceğimi kendime tasdikliyorum. (sosyal etkileşimlerde, halka açık yerlerde. – mesela, büyük bir şehrin sokaklarında yürüyorsam ve topladığım enerjiler ile boğulmaya başladıysam.)

Yukarıda üzerinde durulmuş olan merkezleme egzersizini ne kadar çok yaparsan hayatında bir o kadar enerjinin gittiği yeri kontrol edersin.

İstersen, kendini merkezlemeden önce, eski enerjiyi serbest bırakabilirsin. Empatların enerji alanları başka insanların şeyleri ile doludur. Bunlardan kurtulmak için şu sırayı takip edebilirsin:

  • Gözlerini kapat
  • “Tanrım” de ya da istersen “Başmelek Mikail” de, yüksek sesle.
  • Sonra da: “Şu anda enerji alanımda bana ait olmayan bütün enerjileri yok etmek adına Tanrı’nın/Kaynağın gücünü çağırıyorum.” de.

Merkezleme pratiğini yapıyorsan artık empati gerçekleştiğinde onu kontrol altında tutabileceksin. Ancak, empatini tetikleyen şeyler hakkında da yüksek farkındalık kazanmalısın, bu empatiyi kontrol etmede ikinci kilit noktadır.

İkinci Adım: Farkındalığı Yükseltmek

Çoğu empat, empati süreci hakkında çok az farkındalığa sahip ve bu empatların empatiyi kapatmayı öğrenememelerinin en büyük sebeplerinden biri.

Başkalarının enerjilerini empatik olarak topladığında neler oduğunu tekrar hatırlayalım.

1- Empatin birisi tarafından uyarılıyor.

2- Enerji alanın açılıyor ve karşıdakinin deneyimine anlık bir bakış atıyor, iyi ihtimalle bu onunla ilişkine yardımcı oluyor.

3- Enerji alanın sınırlarını kapalı tutmalı ki kendine gelsin, ama gelmiyor – açık kalıyor ve genellikle bundan haberin olmuyor – (deneyimsiz empatlarda)

Deneyimsiz bir empatsan, empatini kapatman için ihtiyacın olan şey – ne olup bittiğinin farkında olmalısın. Yani, sadece bu yazıyı okuyarak erişemeyeceğin yüksek bir farkındalık. Pratik yapman şart.

İlk olarak empatini tetikleyen şeylerin farkına varmalısın.

Benimkiler: acı duyan/sıkıntılı insanlar, televizyonda şiddet, benimle hemfikir olmayan insanlar, bana bir sebepten ihtiyaç duyan insanlar… Seninkiler ne? Seni sevdiklerin mi tetikliyor sadece yoksa başkalarında da oluyor mu?

O zaman, empati sürecini gözlemlemen lazım. Bir dahaki sefere, bir durum olduğunda karşındaki insana ne kadar kendini kaptırdığına dikkat et – bu duygusal bir konuda danışma veya sadece sorunlarını dinlemek olabilir; sosyal bir ortamda birisiyle etkileşime geçmek olabilir; sokakta yürürken çevrendekileri gözlemlemek olabilir. Bir Empat için, başkalarının üzerine düşmek bir alışkanlık olduğundan, bunu ne kadar yaptığının farkında bile olmayabilirsin. Birine ve onun enerjisine fazla odaklandığını fark ettiğin an, enerjini kendine geri çekmen en iyisi olur. Bunu en basitinden, kendini çimdikleyerek yapabilirsin, o an hissettiğin şeye dikkatini çekerek ya da sevdiğin bir şeye dikkatini çekerek – “bu rengi sevdim” ya da “bu sandalye ne rahatmış böyle” gibisinden. Bu adımları alışkanlık haline getirmek, sıcağı sıcağına empatini kontrol altına almanda gerçekten yardımcı olabilir.

Ayrıca, bilinçli olarak enerjinin sana döndüğüne ve sınırlarının o an kapatıldığına niyet edebilirsin. Kendine zaman ayır ve kendi içinde nasıl hissettiğinin, içsel benliğinin farkına var. Eğer o an uygunsan, enerji alanındaki “açılmaların” kapandığını da imgele. Yararı dokunursa, kapının kapanış sesini de hayal edebilirsin. Yoksa, sadece bunun olduğunu kendi kendine teyit et.

Üçüncü Adım: Bilinçsiz empatiden, bilinçli yapılan empatiye geçiş

Kendini merkezleme ve empatini kapatma üzerine çalışıyor olup pek işe yaramadığını gördüysen o zaman enerjin üzerinde kontrolü elde etmene neyin engel olduğuna bakman gerek.

Bazen, empatiyi tamamen kapatmazsın çünkü bir parçan bunun olmasını istemez.

Empatimi kontrol etme konusunda motivasyonum olmadığında, bir parçam genelde şuna inanıyor olurdu:

“Bir şifacı/arkadaş/sevgili/evlat/abla olarak aşırı çalışan empati herkese daha iyi davranmamı sağlıyor. Başkalarının ihtiyaçlarını onlar söylemeden sezmemi sağlıyor. Başkalarına yardım etmemde beni motive ediyor. Aslında, kapatmak tam bir bencillik olurdu!”

Empatimi kapattığımda kendimi suçlu hissederdim. Sanki kendimi başkalarından koparıyormuşum gibi. Tanıdık geldi mi?

Geldiyse ve bu enerjin üzerinde tam manasıyla kontrol sahibi olmanı engelliyorsa, içteki korkuları aşabilmek için buradaki bazı fikir ve bakış açıları faydalı olabilir:

  • Aşırı empati, kendini kurban etmek gibi bir davranış. Sana ait olmayan negatif enerjiyle dolmak zevkli bir şey mi? Hayır! Negatifse ve sana faydası yoksa, bu başkasına da fayda sağlamaz. Bu tam manasıyla korkuyu yaymak olur, sevgiyi değil. İki tarafın da kazandığı bir durum aramak varken, kaybeden bir tarafın olduğu bir durum bu. Kendini kurban etmek, bütünün en yüksek hayrına asla uymayan bir şey.
  • Empati uzun vadeli “sürekli açık” olmak üzere dizayn edilmiş bir şey değildir. Ben bunun farkına Byron Katie’nin “A Thousand Names for Joy” kitabındaki bir cümleye takıldığımda anladım. Orada şöyle diyordu: “Bedenlerin ayrı olmasında hoşuma giden şey, sen acı çekiyorken benim acı çekmiyor olmam.” (ve de tam tersi). Fiziksel seviyede ayrılık bize belli açılardan fayda getiriyor/hizmet ediyor. Evet, empati bir başkasının dünyasına bakış atmamız için çok iyi bir şey ama onlarla acı dolu dünyalarında kalırsak berbat bir şey! Neden mi? Çünkü o zaman biz hem kendimize hem başkalarına yararsız bir duruma geliyoruz! Sen de o kişiyle aynı negatif durumun içindeyken, nasıl o kişiyi o durumdan çıkartabilirsin veya moralini yükseltebilirsin ki? Olmaz öyle şey. İşte o yüzden, aşırı çalışan empati sana hizmet etmez. İçine girdiğin durumdan kendini çıkartıp silkelemen lazım ki, doğal olarak dünyaya iyi enerjileri taşıyabilesin. Başkalarını böyle iyileştirebilir ve böyle yükseltebilirsin.
  • Aşırı empati aynı zamanda ilişki bağımlılığıyla da bağlantılıdır. Eğer başkasının acısını hissediyorsan, bu senin acına dönüştüğü için onların sorumluluklarını da üstlenmeye çalışıyor olabilirsin. Onları durumun dışarısına itip, sana ait olmayan duruma aşırı bağlılık ya da duygusal bir durum geliştirebilirsin. Böyle bir durumda sınırlar bulanık olduğu için fazlaca karmaşıklık olabilir, hele duruma iki empat dahil olduysa ikisi de birbirlerinin sorumluğunu üstlenmeye çalışır.

Umarım bu ipuçlarını faydalı bulmuşsundur.

Eğer empatiyle alakalı paylaşmak istediğin deneyimlerin varsa lütfen yorum bırak.

Yazar: Anna Sayce Çevirmen: Serkan Önder
Kaynak: psychicbutsane.com/empathy
 
Telif Hakkı © 2014 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.
 
*******

Bir Empat’ın Hasletleri

28 Salı Oca 2014

Posted by Serkan in Empatik Tanımlar

≈ 24 Yorum

Etiketler

dinleyici, empat, empati, hassas, ruhsal, sezgi

268468_10151335663809476_943125105_n

Empati, insanları anlama ve okuma yetisidir. Diğerleriyle -“empat”ın kapasitesine göre- gönüllü veya gönülsüz olarak rezonans ve uyum içerisinde olmaktır.

Empatlarda, kişilerin ruhunu inceleme yetisi vardır. Bunu, düşünceler, duygular için; geçmiş, şimdi ve gelecek hayat hadiseleri için yapabilirler. Çoğu empat, bu yetilerinin işleyiş şeklinden bihaberlerdir ve kendilerini daha çok diğerlerine karşı “hassas” olarak nitelerler.

46077_10151335660699476_603711681_n~ Empatlar Derin Duyguları Sezerler ~

Empati, birinin bir noktaya kadar gerçek duygularını hissetmekken, bir empat, birinin dışa vurduğu yüzünden çok, gerçek hislerini algılar. Kişiler yüzlerine alelade bir ifade takınırlar; bu, talepkâr toplumlarda gerçek ifadeleri gizlemek için öğrenilmiş bir davranıştır.

Bir empat, gizlenen gerçeği sezebilir ve acıma duygusuyla o kişinin rahatlaması, yalnızlığını gidermesi için kendini ifade etmesine yardım etmeye çalışır.

Empatlar; aileye, çocuklara, arkadaşlara, yakın tanışlara, tamamen yabancılara, hayvanlara, bitkilere ve cansız nesnelere karşı empati duyarlar. Empati, zaman ve mekanla kısıtlı bir olgu değildir. Bundandır ki, bir empat uzaktaki kişilerin veya şeylerin hislerini sezebilir. Bazı empatiklerin, sadece hayvanlara (Ata/Aslana Fısıldayanlar gibi), doğaya, gezegen sistemine, mekanik cihazlara ya da yapılara yatkınlığı olur.  Diğerleri ise bunlardan birkaçına birden duyarlıdır. Okumaya devam et →

Bu blogu takip etmek ve yeni yazı yayımlandığında haberdar olmak için email adresinizi girin.

Dost Ziyaretleri

  • 209.145 ziyaret

Kategoriler

Son Yazılar

  • Alınganlık Üzerine Ekim 21, 2018
  • Mutluluk Üzerine Ağustos 22, 2018
  • Hassas Zamanlar Ağustos 15, 2018
  • “Ben Empatım” Ağustos 10, 2018
  • Bakmayı Bilen Empat Kasım 8, 2016
  • Bir Empatın Dört Erdemi Ekim 26, 2016
  • Varlığını Onurlandıran Empat Eylül 20, 2016

Arşiv

  • Ekim 2018 (1)
  • Ağustos 2018 (3)
  • Kasım 2016 (1)
  • Ekim 2016 (1)
  • Eylül 2016 (1)
  • Ağustos 2016 (2)
  • Mayıs 2016 (2)
  • Aralık 2015 (3)
  • Mart 2015 (2)
  • Şubat 2015 (2)
  • Kasım 2014 (1)
  • Ağustos 2014 (1)
  • Mayıs 2014 (1)
  • Mart 2014 (1)
  • Şubat 2014 (1)
  • Ocak 2014 (5)

Facebook Sayfasından Takip Edin

Facebook Sayfasından Takip Edin

Telif Hakkı © 2014-2018 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com/) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Son Yazılar

  • Alınganlık Üzerine Ekim 21, 2018
  • Mutluluk Üzerine Ağustos 22, 2018
  • Hassas Zamanlar Ağustos 15, 2018
  • “Ben Empatım” Ağustos 10, 2018
  • Bakmayı Bilen Empat Kasım 8, 2016
  • Bir Empatın Dört Erdemi Ekim 26, 2016
  • Varlığını Onurlandıran Empat Eylül 20, 2016

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Vazgeç
Gizlilik ve Çerezler: Bu sitede çerez kullanılmaktadır. Bu web sitesini kullanmaya devam ederek bunların kullanımını kabul edersiniz.
Çerezlerin nasıl kontrol edileceği dahil, daha fazla bilgi edinmek için buraya bakın: Çerez Politikası