Empat Duyuru :)

Merhaba güzel insanlar, burada sizlere ulaşmayalı uzun zaman oluyor ve arada ne kadar kontrol etsem de bazen arada kaynıyor sizin bana ulaşma çabalarınız. Artık burada aktif bir şekilde bulunmadığım için size beni nerede bulacağınızı söylemem gerekiyor anlaşılan çünkü bazılarınız o an ulaşmaya ihtiyaç duyuyor olmasına rağmen ben aylar sonra görebiliyorum.

Birkaç senedir “fitoenerjist” çatısı altında paylaşımlarda bulunmaktayım. Orada maksadım genele hitap ederken aslında empatik doğayı onurlandırmak diyebilirim.

fitoenerjist.com üzerinden ve İnstagram’da fitoenerjist profilini takip ederek bana ulaşabilirsiniz.

Artık eskisinden daha kapsamlı şekilde çalıştığım için Empat Destek Hizmetleri dediğim çalışmaların yerine daha uzun soluklu çözümlere odaklandığımı göreceksiniz orada.

Ayrıca geçtiğimiz sene Empatlar için bir kurs açmıştım, ilerleyen zamanlarda bana ulaşır ve talep ederseniz tekrar açabilirim. Çok keyifli ve dolu dolu bir 5 hafta beraber geçirdik birkaç empat dostumuz ile. Hayatında güçlü dönüşümler, açılımlar yaşadı bazılarımız.

Size fitoenerjist’te okumanızı önerebileceğim birkaç yazıyı aşağıya ekliyorum.

Hepinize çokça sevgiler.

Alınganlık Üzerine

Etiketler

, , ,

44227017_2178660555789078_6578761218721316864_n

Bütün yıldızlar niyeyse hep benim gökyüzüme kayıyor…

İnsanlığın çoğu, alınganlık hastalığıyla çarpışıyor ve bunun bir hastalık olduğunun bile farkında değil. “Haklı” olarak verilmiş tepki olarak görülüyor alınganlık. Elbette buna bu şekilde bir isim koyduğumuzda, olayın en uç hali akla geliyor olabilir, uçlarda yaşanılan alınganlık kimseye güzel gelmez ama biz şimdi alınganlığın küçük-büyük her seviyesine parmak basmak istiyoruz.

Haklı alınganlık diye bir şey yok, ama böyle olmak tamamen normal bir durum. Öğrenen, gelişen insanın bu basamakları aşması hayatın önemli bir öğretisi.

Bu Ekim yeniayı dönemi bana bu konuyu gözlemleme şansı verdi ve Don Miguel Ruiz’in Dört Anlaşma kitabındaki “hiçbir şeyi kişisel algılama” öğüdünü hatırlattı.

Hiçbir şeyi kişisel algılamamak güzel bir öğüt olabilir, ama içi boşsa, ardı görülemiyorsa hiçbir anlam ifade etmiyor.

İnsanların tavırlarının ardını görebilir olmak ve derin bir anlayış geliştirmek önemli. Bunu da yapmayı sağlayacak yegane şey empati kurabilmek.

Ancak burada ufak ama hayati bir ince ayar gerekiyor, çünkü sadece empati kurabilir olmak buna yetmiyor. Çünkü empati kurabilen insanlar genellikle aşırı hassas olduklarından her şeyi kişisel algılamaya, alınmaya daha meyilli oluyorlar. Bu da onları empati kurmaktan alıkoyuyor, kendi çevrelerine ördükleri duvarların içinde saklanıyorlar; üzerlerine “aldıkları” yüklerle birlikte.

Bu yükler, onların dış dünyadan “haklı” olarak korkmalarına neden oluyor ve daha da kalın duvarlar örmeye meylediyorlar.

Bana yazan empat dostlarda bunu çok görmüşümdür, etraflarındaki insanlar onlara o kadar büyük bir rahatsızlık veriyor ki onlardan artık ya nefret ediyorlar, ya da daha fazla olumsuz duyguyla boğuşmamak için çevrelerinden soyutlanıyorlar.

Aslında çoğu empatın merkezlenmekteki acemiliğinin en büyük sebebi de burada yatıyor. Deneyimsizlikten. Deneyim edinmekten korkmaktan.

Kendilerini teslim etseler de, bu empatlar bunu sırf “denemek” için korka korka yaptıkları için bir şeye yaramıyor. Cesareti yüreklerinde hissetmeden, sadece “teknik” bir yaklaşımı kopyalayarak hiçbir yere varamıyorlar.

“Deneme, sadece yap.” düsturunu benimsemeyen bir empatın kendi benliğinde ustalık kazanması çok zor olduğundan, daha çok hassaslıklarının içine çekilmelerini normal karşılıyorum.

Bu yeniay döneminde, geri hareketteki venüsün de etkisi altındayken, insanlarla olan ilişkilerimizde ekstra özenli davranmamız bilhassa kadersel öneme sahipti. Herkes bu dönemde tam olarak “alınganlık” noktasında sınandı. İlişkinizde tam olarak karşıdaki insanlardan nasıl bir yük aldığınızı gözlemleme vakti oluverdi özellikle bu ekim ayı.

Deneyimli bir empat, elbette %100 anlayışlı, affedici ya da dirençli oluyor diyemeyiz çünkü o da hala bir insan. Yaralayıcı duygulara kapıldığı olsa da, bunun onu daha az yaralamasını sağlaması ve yarasına kendi başına pansuman yapabiliyor olması aslında onu”deneyimli” ya da “usta” kılıyor.

Deneyimli bir empatın gözlerinden baktığımızda, yaşanılan olayın ardındaki güdüyü, kırıcı davranan insanın taşıdığı korkuyu, sevgisizliği görebiliyoruz. Konudan bağımsız olarak, yaklaşımda bize iletilen kişinin geçmişine dair, karakterini oluşturan verileri okuyabiliyoruz. Evrende yarattığı etkinin bilincini taşımayan bir insan görüyoruz ya da sadece bizimle eş niyetlere sahip olmayan ama yaradılış çerçevesinde hizmetinin önemli sayıldığı bir varlık buluyoruz.

Deneyimli empat için, bu süreci tekrarlamak bir ödev gibi. Her saniye etrafında olup bitenlere kalbinin sevgiyi doğuran yanıyla yanıt vermek için hazır ve nazır bekliyor. İstese onun da işine gelir alınganlık yaparak sorumluluğu elden bırakmak. Ama bunun faydasız olduğu gibi zararlı bir alışkanlık olduğunu da biliyor o, çünkü alınganlık-üstüne almak demek, kişinin aslında seninle ilgisi olmayan sorunlarını da hayatının bir parçası yapman demek.

“Daima kalbinin sevgiyi doğuran tarafıyla çalış” bizlere verilebilecek en güzel öğüt olur herhalde.

Bu uğurda da, olumsuz bir vaka ile karşılaşan bir empatın, o atmosferden ya da olaydan kaçmaması gerekir. Çünkü kaçmak demek, zaten kaybetmiş olmak demek. Aksine, bu uğurda, kendini geliştirme ve etrafa da o esnada şifa olabilme niyetine sahipken, atmosferi terk etse bile, empatın iyi hislerle oradan ayrılması çok önemlidir. İyi hislerin o an ortamda yaratılması zor görünse bile kaynak daima kişinin içindedir; kötü hisler kendinden bağımsız (dışarıda) görüldüğünde bunu başarmak sadece çaba ve pratiği gerektirir.

Bir empatın yaradılışına uygun olarak yapması belki de en doğru şey, (bir vazife olarak benimseyebileceği yegane şey) ortama şifa olmak, insanların zihnine ışık tutmak olsa gerek. En basiti; Bir sıkıntı varsa, onun zıddını yaratarak atmosferi hafifletmek. Bir tartışma varsa, iki tarafın da (kendi içlerinde) haklı olduğu kısmı görüp dengeyi getirmek.

Bunu yapabilmek için hiç kimsenin bir eğitime ya da araca ihtiyacı yok elbet, tamamen kendiniz olarak yapabilirsiniz. Şu anki mesleğinizi değişmenize, ya da etrafınızdaki insanlardan uzaklaşmanıza gerek yok. Kendinizi sıkışmış hissetmenize gerek yok. Bu sizin zaten içinizden gelen şey. Her zaman yapmanız gerekiyor diye bir şart da yok, elinize fırsat geçince kullanmanız için var bunlar.

Bir yetenek, onu sürekli olarak kullanmak için var olmaz. Yerinde ve zamanında kullanmak için var olur. Yeteneğin kuşanıcısı yalnızca onu doğru yerde ve doğru şekilde yapmayı, deneyimle geliştirerek uygulamayı öğrenmelidir, işte yeteneğin kuşanıcısının tek sorumluluğu budur.

Yeteneğiniz size bir yük, büyük bir sorumluluk veriyor gibi hissedebilirsiniz. Ama onu size ve sizin andaki koşullarınıza, en uygun şekilde kullanmayı bir kez benimsediğinizde o artık bir yük olmaktan çıkar, akışta-doğallıkla ortaya çıkan bir parçanız halini alır.

Empatların her an herkesin kalbini hissediyor olması, her an herkesin kalbini doldurma isteği hissetmesine neden olabilir ama bu her an vermek zorunda olduğunuz anlamına gelmez. Önce bireysel güvenliği gözetmek sağlıklı bir iletişimin başında gelir.

Kendini harcayan kişi, bir süre sonra kimseye fayda veremez olur.

Ne şekilde, ne zaman verildiği ise büyük önem arz eder. Hiç düşünmeden o an hiperaktif bir güdü ile değil, en doğru anı ve en sağlıklı iletişimi gözeterek verilmelidir. Karşınızdaki insanın bunu isteyip istemeyebileceği göz önüne alınmalı, onun kalbi kırılmadan ve içindeki (belki gizlenmiş ama yüceliğinin nişanesi olan, doğduğu andan beri varlığında taşıdığı) gücü yadsınmadan harekete geçilmelidir.

İnsanlar sıkıntıda olsalar bile, zayıf görülmemelidirler. Bu onları daha da zayıf düşürür ve yükselmelerini engeller. Onlarla irtibatınızda daima onların en güçlü hallerini hatırlamalısınız ki bu onların ruhlarını açsın ve oldukları halden geniş ve ferah bir hale çeksin.

Sizin insanlara bakışınız evrene duanızdır. Onlara nasıl bakarsanız, öyle olmalarını dilemiş olursunuz. Gözlerinizdeki ışıltıyı canlı tutmanız –aydınlık görüşü aktif kılmanız- karşınızdaki insanın da gözlerindeki ışıltıyı canlandıracaktır.

Benden şimdilik bu kadar. Hepinize güzel günler dilerim.


Sevgiyle~

Telif Hakkı © 2018 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Mutluluk Üzerine

Etiketler

, , , , , ,

 

140812114419-robin-williams-6-cfb-horizontal-large-gallery

Robin Williams – Ruhun şad olsun. Bu yazımı sana adıyorum.

Bu, empatlar için olduğu kadar tüm insanlığa yazılmış bir yazı; zora düşmüş ve kendi iç sesini duyamayacak kadar acı duyan herkese mutluluğun rehberlik eden melodisini hatırlatmak için…

Mutluluğun işaretleri nelerdir?

  • Gece kabus görmemek
  • Rahat uyumak
  • Gün içinde iyiyi görebilmek
  • En ufak bir güzellikle günün doyurucu bir deneyim olduğunu hissedebilmek.
  • Kendini sevmek ve kendini sevdiğin kadar başkalarını da sevebilmek
  • Beklentinin, vericiliğe oranla az olduğu bir hayat sürmekten çekinmemek
  • Cesur olmak
  • Bütünlük duymak

Mutluluğun anahtarları

  • Sevmek
  • İnanmak
  • Güvenmek
  • Cesur olmak
  • Beslenmek (Almak)
  • Beslemek (Vermek)

Mutsuzluğun anahtarları

  • Beklenti
  • Geçmiş korkular
  • Önyargı
  • Etiketler

İnsanlar hayal kırıklığına uğratabilir. Beklediğiniz gibi olmayabilirler ve hayatınızdan erken çıkabilirler. Her şey kafanızda tezahür ettiğiniz şekilde gerçekleşmeyebilir, hevesiniz kursağınızda kalabilir. Ya da insanların size yalan söylediklerini ve çizdikleri profil kadar samimi olmadıklarını hissedebilirsiniz.

Bunlar gerçekten kalp kırıcı olabilen ve hemen herkesin deneyimlemiş olduğu senaryolardır. Bunları göz ardı etmemeliyiz ama bunu yaparken de kafamızı sürekli kurcalayıp üzülmemeliyiz. Denge çok önemli ve bu dengeyi sağlamak herkesin kendi zamanına göre şekillenmekte. Dengeyi bulacağına inanmak ve bu arayışı sürdürmek işin en önemli kısmı.

Her ne olursa olsun, insan, kusursuz bir yaratık olmamıştır şu dünyada. O yüzden kusursuzu aramak bir ütopyadan öteye de gidememiştir. Ama bu demek değil ki, hayat boktan ve köşemize çekilip ağlayıp duralım. Öyle değil. Hayata güzellik katan şeylerden biridir kusurluluk.

Kusurluluk, kusursuzluktan neden çok daha iyi olabilir peki?

Daha iyi olmasının birçok nedeni mevcut.

Birinci sebebi, kusurluluk ardında büyük bir kusursuzluk taşımakta. Kusurlu görülen şeyler esasında tamamen kusursuz yaratımlar. Kusurlu görülen sistem, kusursuz bir şekilde işler.

Herkes ve her şey, hizmet edeceği bir şeyle beraber gelir dünyaya ve ne olursa olsun, istese de istemese de hayat onu bu hizmeti gerçekleştirmesi için zorlar.

Bu dayatılmış ve zorlanmış gibi görünen hizmet, esasında kişinin kendisini en iyi bulabildiği, gerçek hissettiği yerdir. Kendisini tanımayan, kişisel gelişim yolunda yürümeyen ve tamamen rastlantılar ve toplumsal kodlamalar ile yaşayan insanlar için bu elbet daha zor bir durumdur çünkü ne olursa olsun akıntıya direnirler, bu zorlayıcı akıntının onları olmaları gereken yere sürüklemesini ötelerler. Bu öteleme belki yıllar yıllar boyu sürer gider, ama kişi kendisini bir kez bu akıntıya teslim ettiğinde her şey bir anda gelişir, süreç hızlanır, içinde tattığı bu yeni adrenalin-huzur karışımı hissin beraberinde yaşadığını hissetmeye başlar

Her şey kusurluluğu ile kusursuzdur ve bu kutsal bir şeydir, çünkü böylelikle hayat sürprizlerle dolar. Başta kendimizi yorgun hissederiz bu yüzden, çünkü gerçekleşen her şey bizim kontrolümüzün ötesindedir ve bizi konfor alanımızdan bir adım daha dışarı çıkartarak yeni kuvvetlerle tanıştırır. Bu kuvvetler, insanın fiziksel benliğini geliştirebileceği gibi duygusal benliğini de geliştirmesini sağlarlar.

İnsan böylelikle istenilen (daha da doğrusu bahşedilen) kalbin yolunda ilerlemek için gereken kuvvetlerle donatılır. Kademe kademe yükseltilir.

Herkesin yolu ayrıdır. Biri birine benzeyebilir, ama hiçbir zaman -insan kalbini dinlediği müddetçe- tıpatıp aynısı olamaz. Çünkü herkes içinde özgün bir lezzet taşır. Bu lezzete cevap veren insanlar da mevcut olduğu için, herkes kendine has alışverişlerini yaptığı küçük ya da büyük bir nüfusa sahip olur.

Bunun bilincinde olmadığı zaman insan, korkar. Sevilmemekten, kabul görmemekten, onaylanmamaktan, reddedilmekten… Bir kez yaşamışsa hele bu duyguyu, geleceğin de böyle olması onu daha da çok korkutur. İşin sırrı, herkesin kendini kabul eden bir kabilesi olduğunu benimsemektir.

Elbette kişinin aşması ve öğrenmesi gereken şeyler vardır ve bireyin karakterini terbiye etmesi gerekli bir şeydir. Herkes için bir kabile vardır derken, gerçekten kalbinin sesini duyup, sağlıklı bir zihin ile yaşayan ama yine de farklı düşenlerimizi kastediyorum.

Sağlıklı bir zihin ise, önyargılardan arınmış bir zihindir. Kendi özgürlüğü ile başkasının özgürlüğüne zarar vermediği müddetçe herkes olmak istediği kişi olabilir. Herkes, herkese saygı duymaktan sorumludur. Bunun kabulü hafiflemeyi beraberinde getirir. Bunun dengesi bilindiği takdirde kimse zaten hakkını aramak zorunda kalmaz, çünkü eğer kendisi hak yiyor ise, karşısındakinin de onun hakkını yeme ihtimalini hissederek geri adım atar ve bu döngünün oluşmasının önüne geçer. Bu da nihayetinde önyargılardan arınmasını sağlar. Çünkü onun görevi, saygı duymayı öğrenmektir, önyargı ise bunun ihlalidir. Önyargı taşıyan kişi güvensiz olur ve güven olmayan bir ortamda saygı olmaz. Dolayısıyla mutsuzluğu davet etmiş olur.

Güven ve saygı olmayan bir yerde de, insanlar kendilerini diğerinden daha güçlü göstermek için etiketler benimser. Bu etiketler, mesleki ünvan olabileceği gibi duygusal kimlik, fiziksel görünüş gibi varyasyonlara sahip olabilir. Bu da tamamen ortamın güce yaklaşımıyla alakalıdır.

Etiketler insanın özünden sapmasını, yeni bir kimlik yaratmasına sebep olduğu için kişi dünyadaki vazifesini aksatır ve akıntıya direndiği için de mutluluğu bulamaz. Etiketi ona büyük bir güç bağışlamış bile olsa, başkasının hayatını yaşadığı için tatmin duyamaz.

An gelir, insan bunu fark eder ve etiketini bırakır. İşte bu cesarettir. Cesareti, onun bu zamana kadar sahte benlikleriyle edindiği her şeyi, mutluluk namına terk edebilmesini sağlayan ilahi gücüdür.

Artık yeni şeyler yapma zamanı gelir ve bu yeni şeyler de ona yeni kuvvetler vaat eder. Onlar sayesinde kendini gerçekleştirme – dolayısıyla mutlu olma- yolunda ilerlemesi kolaylaşır. Böylelikle, kim olursa olsun, kuvvetlerin daima onu desteklediğini fark eder. Sahte de olsa, hakiki de olsa, evren onu kuvvetleri ile destekler. Bir farkla, kendi özünü takip eden kişi sırtından itildiğini hissederken, öbür türlü etiketleriyle ilerleyen kişi yokuş yukarı çıktığını sanır.

Kalbinin sesini dinleyen insan, zorluklarla karşılaşsa bile bunun o an için olmasının normal olduğunu içinde bilir, kalbinin sesini dinleyen insan, sırtından itilerek o zorlukların içinde ilerler. Bu ona, zorlukların içindeyken dahi inanç, güven ve dingin anlarında mutluluğu bağışlar.

İçinde inanç oluşan kişi, sevmeye başlar ve seven kişi olarak vermeye başlar. Hem kendisini -hayatını- hem de başkalarını sevdiği için iki tarafı da onurlandırmasını bilir. Alırken verir. Verirken alır.

Mahcup olmak, minnettar olmak kişinin diğer insana borçlu hissetmesine neden olur ve bunun bedeli ödenmediği takdirde kişi bunu kendi ruhuyla öder, kendisini diğerinden düşük hissetmesine yol açan bir eksiklik duygusuyla dolar. Dolayısıyla karşılıksız aldığı şeyden verim alması zorlaşır, mutsuzluğa sürüklenir. Oysa alma-vermedeki ahenk, taraflar arasında eşitliği sağlar ve kimse birbirini diğerinden küçük ya da üstün görmez. Böylece bütünlük hissi oluşmaya başlar.

Bütünlük hissi, beraberinde yaşamın iyi yanlarını fark etme yetisini kazandırır. Çünkü bütün olan bir kişinin etrafını geniş bir perspektiften görmesi daha kolaydır. Artık zihnini sorunlar ya da eksiklik duygusu meşgul etmez, dışarıya açılabilir. Ve dışarıda, kendisini tamamlayacak nesnelerden, bağımlılıklardan başka şeylerin de olduğunu fark eder. Hayatına anlam katacak şeylerdir bunlar. Özünü yaşayabileceği şeylerdir.

Özünü yaşayan insan, dünyayı bu noktada bambaşka görür. Renkler canlanır, sesler berraklaşır, lezzet duyusu güçlenir. Gördüğü şeyin ardını, kendi benliğinden (önyargı ve etiketlerden) özgürleşmiş bir şekilde yorumlayabilir. “Olan olduğu gibidir” yaklaşımı gelişir ve dolayısıyla tamamen kendi merkezinde, andadır; mutludur.


Yolunuza ışık olsun.

***

Sevgiyle.

Telif Hakkı © 2018 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Hassas Zamanlar

Etiketler

, , , ,

 

sensisitve-teeth.png

madem üşüyorsun, niye orada duruyorsun, ey diş!

Selam dostlar,

Bugün sizinle empatların öncelikli olarak önemsediği ama belki de bütün insanların önemsemesi gereken hassas zamanları konuşacağım.

Hassas zamanlar derken, şu an içinde bulunduğumuz ülke-dünya çapındaki kırılgan yapıyı kastetmiyorum, elbette her şey şu ara hassas zamanlara konu olabilir vaziyette ama benim anlatmak istediğim şey tamamen enerjisel.

Belki siz de fark etmişsinizdir, bazı zamanlarda daha hassas oluyoruz. Bazı zamanlarda daha kırılgan oluyoruz. Bunlar tamamen doğal haller o yüzden bunları bilip, bu anlarda sizi etkileyecek her türlü şeyden uzak durmalısınız.

Hassas zamanlar konusuna şunlarla bir başlangıç yapabiliriz: 

  • Uyuduğunuz ve yeni uyandığınız anlar
  • Uzanıyor olduğunuz anlar
  • Aç olduğunuz anlar
  • Yorgun olduğunuz anlar
  • Yeni Ay’ın 5 gün öncesi ve 5 gün sonrası
  • Dolunay’ın 5 gün öncesi ve 5 gün sonrası
  • Yemek yediğiniz ve su içtiğiniz anlar
  • Mutsuz olduğunuz anlar
  • Sinirli olduğunuz anlar
  • Kalbinizi açtığınız anlar

Şimdilik bu kadar yeter sanırım.

Bir de bunların üzerinden geçelim. Bazıları garip gelmiştir, daha açık ifade etmem gerekir.

3726-couple_bed_sleep-1296x728-header.jpg

Uyuduğunuz ve yeni uyandığınız anlar: 

Nasıl ki fiziksel beden uyurken gevşeyip eklemlerden açılıyorsa, enerji alanınız da aynı şekilde olabildiğince yeryüzü ve gökyüzü enerjilerinden beslenebilmek için -uykunuzu alabilmeniz için- yapısını daha alıcı konuma getiriyor. Böyle bir durumda, nerede uyuyor olduğunuz başlı başına büyük önem taşıyor. Çünkü bu, yatağınızın etrafındaki nesneler veya insanlardan alıcı konumda olduğunuz bir zaman.

Örneğin, yatağınızın yakınında cep telefonu varsa yaydığı radyasyon, enerji alanınıza gündüz olduğundan daha güçlü nüfuz ediyor. Ama diyelim, size hitap eden, size iyi hissettiren bir kitap, bir insan, bir kristal varsa gece boyunca o şeyin aurasıyla temas halinde oluyorsunuz ve enerjisel anlamda daha desteklenmiş kalkıyorsunuz.

Tabi yanımızdaki insan mevzubahis olduğunda biraz değişiklik gösterebiliyor durum, çünkü bütün insanlar olarak enerji alanlarımız ne kadar açılmış ve alıcı olsa da, uyurken hala çevremize kendi elektromanyetik frekansımızı saçıyoruz. Bu frekans, basitçe tanımlarsak duygularımızı taşıyor. Dolayısıyla da yanınızdaki kişinin duygusal dünyası sizi etkileyebiliyor. (Siz de onu etkilemiş oluyorsunuz.)

O yüzden, bunu özellikle aynı yatakta yatan çiftler için söylüyorum, aranızda bir sıkıntı olduğunda aynı yatakta yatmayın. Olumsuz duygunun her ikiniz için de hafiflemesine izin verdikten sonra yan yana uyuyun. Aksi halde, ikinizin de duyguları olumsuz bir çorba oluşturarak gece boyu size musallat olabilir. Şayet mecbursanız ve siz kendi duygularınızı toparlamış olmanıza rağmen yanınızdaki toparlayamamış ise, o zaman siz gece boyunca uyurken bile, enerji alanınızın onu sevginizle kucaklamasına niyet edin.

Gece alanınızı olumlu anlamda desteklemesi için yanınızda olmasını önerebileceğim şeyler:

  • Kuvars kristali
  • Selenit taşı
  • Lepidolit taşı
  • Mini bir sukulent
  • Kuru şifalı bitkiler (bilhassa lavanta, adaçayı, limon kabuğu)

Peki bunu anladık. Neden uyandığımız anlar da hassas zaman? 

Uyandığınız anlarda, enerji alanınız hala kendisini salmış, gevşemiş durumda oluyor. O yüzden, uyanır uyanmaz daha yataktan kalkmamışken, hemen (özellikle olumsuz) düşüncelere dalmayın, hemen telefona sarılmayın, dediğim gibi ekstra tesir alırsınız. Telefondan almasanız bile, kötü bir mesaj ya da görselle karşılaşırsanız gün boyu üstünüzden bu olumsuz duyguyu-düşünceyi atamayabilirsiniz, atsanız bile güne kötü başlamanıza neden olursunuz. Öncelikle enerji alanınızın tekrar harekete geçmesine, akışın dengelenmesine izin vermelisiniz. Bu da en azından yataktan kalkarak, elinizi yüzünüzü yıkayarak, bir bardak su içerek mümkün olabilir.

81841333-woman-lay-down-on-the-beach-with-beautiful-beach-background-paper-art-style-vector-illustration.jpg

Uzanıyor olduğunuz anlar

Aslında insan denilen şey, daha komplike duyguları olan bitkiden başka bir şey değil (ki laf aramızda, bitkilerin de duyguları var). Neden derseniz, insanın enerji sistemi de gökyüzünden almak ve yeryüzüne vermek şeklinde işler. Biz gücü-enerjiyi yemekten alıyoruz gibi görünsek de, asıl sistemi işleten güç, her yerden varlığımıza akan kozmik enerjiden gelir. Ve bu akışın en sağlıklı şekilde işlediği anlar, oturduğumuz ve ayakta durduğumuz anlardır. Çünkü kozmik enerji tepe çakradan girer ve yere değen ayaklarımız vasıtasıyla da yeryüzüne köklenir. Bir ağaçta gördüğümüz şeyden farkı var mı bunun, yok.  Eğer siz, ağacın köklerini topraktan çıkarıp toprağın üzerine yan yatırırsanız ne olur? Yavaş yavaş artık yaşam enerjisiyle beslenememeye başlar, yapraklarını döker sonra içindeki kıvılcım söner. İnsanda da buna benzer işler süreç, ama tabi bu kadar dramatik değil, çünkü bizim köklerimiz daha çok soyut düzlemde mevcut, o yüzden somuta etki etmesi zaman alabiliyor.

Bize olabilecek şey sınırlı, uzanırken kaynakla bağlantıyı sadece kısa süreliğine kesmiş oluyoruz ve henüz uyku halinde olmadığımız için de enerji alanımızı açıp teslim durumunda da olmuyoruz, dolayısıyla o anlarda o zamana kadar toplanılan enerjiyle sınırlı  kalıyoruz. Eğer bu sınırlı enerji anlarında, aşırı duygular ile enerji kaçağı yaratır ya da kendinizi dışarıdan olumsuz şeylere maruz bırakırsanız daha sert şekliyle etkisini hissedersiniz. Bunun olmaması için tek yapacağınız şey, enerji kaçağı yaptığınız anlarda (yapmasanız daha iyi tabi) oturmak ya da ayakta durmak (yere paralel durmayıp dik bir pozisyona geçmek).

Şöyle bir tavsiyem olabilir, depresyonda ya da üzüntü halinde olduğunuz anlarda genel olarak dik oturun ve çok az uzanın.

Ayrıca olumsuza olduğu kadar olumlu tesirlere de açık olunduğu için hasta ziyaretleri çok önemlidir; uzanan bir kişiye sevginizi ifade etmeniz sevginizin tesirini arttırır, kişiyi daha çok etkiler. Bu hasta örneğinde dua açısından da önemlidir. Enerji terapilerinin hastanın yatırılması suretiyle yapılması da tesadüf değildir.

Why-Does-Diabetes-Make-Me-So-Tired-1440x810.jpg

Aç olduğunuz ve yorgun olduğunuz anlar

Bunlar aslında birbirine çok yakın şeyler çünkü her ikisinde de beden, fiziksel güç bataryasından harcamış durumda. Bu yazıda enerjisel yaklaşım benimsediğim için garipseyebilirsiniz ama fizik beden de esasında enerji bedenin bizim görebildiğimiz bir tezahürüdür. O yüzden fiziksel bedenin zayıf düştüğü anlar -buna hastalık da dahil- duygusal ve ruhsal enerjinin zayıf düştüğü anlara gebedir. Fiziksel bedeni güçlendirmek, diğer iki bedenin daha sağlıklı olmasını sağlar.

Zayıf anlarında, kimseye bir şey için söz vermemeniz çok önemli. Hiçbir konuda karar vermemelisiniz, hatta mümkünse düşünmeyin bile, çünkü yanlış karar alma olasılığınız böyle anlarda çok artar.

O yüzden, bu anlarda karar vermek ya da bir şeyler için kendinizi daha çok yıpratmak yerine kendinizle ilgilenin. Şayet bir şey verme ihtiyacı duyuyorsanız, vericilik duygunuz had safhadaysa, kendinize verin; sevgi, şefkat, anlayış, affetme ile size hizmet eden bu bedene iyi davranın.

Ekran-Alıntısı.png

Yeni Ay’ın 5 gün öncesi ve 5 gün sonrası

Yeni Ay denildi mi benim için akan sular duruyor, bu listenin içinde en önemli madde nedir diye sorsanız hiç tereddütsüz bunu işaret ederdim, çünkü en azından benim için hassasiyetin had safhaya ulaştığı çok önemli bir zaman dilimi.

Bu dönemlerde, sezgileriniz iyice yükselişe geçebilir, insanlara daha derin analizler yapabilirsiniz ya da duygularınızla daha çok (yapıcı anlamda) yüzleşebilirsiniz. Bunlar iyi tarafları. Ama bir de limoni tarafı var ki bunu zaten hepimiz biliyoruz, “etraftaki sıkıntılı havanın kokusunu almak”

Yeni ay zamanları, dolunay gibi büyütme/abartma etkisine sahip olmasa da, olanı daha yoğun algılamamızı sağlar. Geçmişe dönüşler yaşatır, kendimizle yüzleştirir. dolayısıyla enerjimiz daha açıktır, daha alıcıdır.

Bu zamanlarda enerji alanınızı besleyecek pratikler yapmanız önemlidir. Olumsuz düşünürseniz, daha çok zararını görürsünüz belki ama, iyi beslenmenizin de, spor yapmanızın da daha çok faydasını görürsünüz. Yani kendinizi her neyle beslerseniz, o şeyin üzerinizdeki etkisini daha net hissedersiniz.

Tavsiyem Yeni Ay Sürecinde: 

  • Bol su için.
  • Bol meyve yiyin.
  • Et ve hamur işi yemeyin. Hafif beslenin.
  • Spor yapın.
  • Nefes egzersizleri yapın (Basitçe 4 saniye al, 4 saniye tut, 4 saniye ver şeklinde yapılabilir)
  • Dingin/içe döndürücü müzikler dinleyin.
  • Bitki çayı için. (Yaz çayı: nane, hibisküs – 1 gece boyu dolapta-soğuk demleme. Kış çayı: ıhlamur, gül; 10 dk sıcak demleme süresi)
  • Meditasyon yapın ve duygularınızla yapıcı niyetlerle yüzleşin. 
  • Merkezlenme pratikleri yapın. (mükemmel bir fırsat)

wolf-white-drawing-moon-wallpaper.jpg

Dolunay’ın 5 gün öncesi ve 5 gün sonrası

Dolunay demin de bahsinin geçtiği gibi büyütme/abartma etkisine sahip. İçinizdeki  olumlu duygular kabarabilir, daha heyecanlı ve güçlü hissedebilirsiniz.

Şunu belirtmeliyim, Ay’ın olumsuz bir etkisi yok aslında, onun yerine tamamen etkilediği insana göre sonuç veriyor. Tıpkı su gibi. Girdiği kaba göre şekil alıyor.

Mesela kişi o dönem çok gergin ve mutsuz ise dolunayın etkisiyle çok daha gergin, patlamaya hazır bir psikolojinin etkisi altına giriyor.

Dolunay dönemlerinde suç oranlarının ve kazaların arttığı bilimsel istatistikler ile de kanıtlandı.

Dolayısıyla, bu dönemde bunun bilincinde olarak, atılacak adımlara, konuşulacak insanlara, gidilecek mekanlara karar vermek çok önemli.

Bu dönemde, yeni ayın tam tersine verici bir doğaya sahibiz. Duygularımızı ifade etmek istiyoruz ve içimize eseni yapmak istiyoruz.

Şayet siz içinizdeki duyguya hakim olmakta zorlanan biriyseniz , dolunay dönemlerinde geri çekilmek, kendinizle kalmak iyi bir seçim olur. Ama pozitif duyguları baskın biriyseniz, topluma karışmak kendinizi daha güçlü ve motive hissetmenizi sağlayabilir.

Tavsiyem Dolunay Sürecinde: 

  • Pozitife odaklanın.
  • Tartışmalara girmeyin.
  • Geçmişten gelen duygulara kapılmayın – duygularla yüzleşmeyin.
  • Daha az su için.
  • Daha çok lifli ve baharatlı gıdalar tüketin. (Acı hariç)
  • Sevdiğiniz insanlarla daha çok ilgilenin. Diğer kişilerdense sevdiklerinize ağırlık verin.
  • Akşamları tütsü ve mum yakın.
  • Olumlu duygularınızı dışa vuran müzikler dinleyin.

Yiyip içtiğiniz anlar

Buradan itibaren kısa geçeceğim, yoruldum yaz yaz. : )

Yiyip içtiğimiz anlar, alıcı devrelerimizi açtığımız anlardır diyebiliriz basitçe ve bu anlarda kötü bir haber izliyorsak ya da sofrada olumsuz-can sıkıcı bir konu konuşuyorsak, oradaki enerjiyi yemekle birlikte yutmuş oluruz. Bu hem yemekten gelen faydayı sınırlar, hem de kendimize boş yere zarar veririz.

Mutsuz ve üzgün olduğunuz anlar

Yorgun olduğunuz anlarla benzerdir. Açıklamaya gerek yok.

13645089_10210020610212684_1727894462482202846_n

Kalbinizi açtığınız anlar

Kalbinizi açtığınız anda bulunduğunuz mekanın, etrafınızdaki insanların enerjisini ölçüp tartın. Eğer orada olumsuz bir tesir söz konusuysa ve siz bu tesiri kaldıramayacağınızı hissediyorsanız o mekanda kalbinizi açmayın.

Buna basit bir örnek: Arkadaşınızla bir kafede buluştunuz ve arkadaşınıza olan sevginizden dolayı kalbiniz genişledi ve alanınız açıldı. Eğer bunu kontrol etmezseniz, o alana diğer insanların alanı karışır ve alanı karışan insanlar şayet sıkkın, üzgün ya da karanlık kişiliğe sahipse, ortam da çok aydınlık sayılmıyorsa kendinizi sıkışmış hissedersiniz.

Ama enerji alanınız ve sevginizin gücü bu tesirlerin hepsinden güçlüyse hepsini eritebilir ve siz o mekana ışık olabilirsiniz, bunu da unutmayın.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.

Yolunuza ışık olsun.

**

Yeni yazı için motive olmamı istiyorsanız lütfen yorumlarınızı esirgemeyin ve
konu üzerine sorularınız ya da önerilerinizi es geçmeyin.

Sevgiyle.

Telif Hakkı © 2018 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

“Ben Empatım”

hero-girl

Sevgili dostlar, hepinize ayrı ayrı selam olsun.

İlk yazımı yazdığımı hatırlıyorum da, henüz güzel ülkemde empat konusuna dair yabancı makaleleri okumuş, denk gelmiş birkaçınız hariç kimsenin empat kavramına dair fikri yoktu. İlk yazım, Bir Empatın Hasletleri adındaki yazının çevirisi olmuştu.  Bir gün, kişisel gelişim, spiritüalizm diye daldan dala atlayıp kendimi ararken karşıma çıktığında büyük şaşkınlık yaşamıştım. Çünkü bu zamana kadar ne kadar sıkıntı çektiysem hepsinin ardındaki şey ifşa olmuştu.

Bu ifşaat, başlı başına beni öyle etkiledi ki bu yolda ilerlerken artık “kurban psikolojisiyle kişisel gelişim” değil, “pozitif bir psikolojiyle kişisel gelişim” yolunu gütmeye başladım. O zamana kadar hep sıkıntılarıma odaklanmışken, ondan sonra kendimin “bu ‘kutlu’ yanımı, hediyemi nasıl geliştirerek onurlandırırım”ı aramaya çalıştım.

Çoğunuzdan aldığım mailler sayesinde sizin için de benzer bir sürecin başladığını biliyorum. Empat olduğunuzu, yaşadıklarınızın ardındaki şeyin gerçekten anlamlı bir yaradılıştan geldiğini anladığınız o anın ne kadar değerli olduğunu, benimle paylaştığınız her hikayenizle, içinizde başlayan ve denizden esen huzur dolu bir rüzgar misali tattığınız o özgürleşmeyi, her defasında ben de sizinle hissettim.

Elbette maillerinizde bana sadece huzurlu anlarınızı anlatmadınız, birçoğunuzdan ne kadar büyük bir çıkmazda olduğunuzu da dinledim. Empat olduğunuzu öğrenmek sizde hem özgürleşme yaşattı, hem de kafanızı karıştırdı. Nihayetinde, yeni ve özgürleştiren her farkındalık yanında daima yeni soruları, yeni düşünceleri de getirmekteydi.

Sorularınıza olabildiğince cevap sunmaya çalıştım. Sitenin açıldığı ilk zamanlar çok fazla soru yağmuru olduğu için kimilerinize ya çok geç dönebildim, ya da belki de arada kaynayıp gittiniz. Cevap veremediklerim için üzgünüm.

Danışmanlık alan diğer nicelerinizle de çok güzel iletişimler kurduk, bunun için her birinize gerçekten müteşekkirim. Terazi karakterim ve empat doğam gereği size bir dost olarak yaklaştığımı itiraf etmeliyim. Danışan-danışman bağlantısı kurmakta profesyonel bir yaklaşım izlemeyi beceremedim bir türlü. Çünkü kalpten iletişimi hep daha çok önemsemiş ve yarattığı olumlu etkiyle büyülenmişimdir. Sizdeki olumlu yansımalarını gördükçe de bu beni gerçekten sevindirdi. Kısa sürede, tavsiyelerime ve ödevlerime kulak veren dostların ne kadar büyük değişim yaşadıklarına şahit oldum. Bu kadarını inanın ben de beklemiyorum. Nihayetinde maksadım, kendime iyi gelen şeyler vasıtasıyla karşılıklı bir alışveriş sağlamaktı. Kalpten çalışmak benim bu konuyu bir “iş” olarak bilmemi engelledi çoğu zaman, gerçek niyetimi anlamayan kimi dostlar bunu para için yaptığımı düşündüler. Oysa çoğunuzdan, bilhassa veremeyeceğini bildiklerimden ya verebildiği kadarını uygun gördüm ya da hiçbir şey talep etmedim. Alışveriş her iki taraf için de eşitliği sağlamak içindi yalnızca. Her iki tarafın ihtiyacı olanı sağlamak içindi.

Her neyse, hepinizin ortak sorununun genel olarak dış çevreden etkilenmek olduğunu gördüm, bu konuda inşallah ilerleyen günlerde daha detaylı bahsedeceğim. Ama şu an benim parmak basmak istediğim şey, empat olmanın ne demek olduğu.

Çünkü benimle iletişime geçen herkes empat değildi ya da empat olsa da yaklaşım olarak hatalıydı.

Son zamanlarda da artan bu konudaki eleştiriler ile bir şeyler demem gerektiğini fark ettim. Şu zamana kadar topu topu 2 eleştiri maili almış olsam da benim için herkesin düşüncesi önemli ve elbet her düşünce bazı şeylerin daha net anlaşılmasına kapı aralamakta.

Birkaç gün önce aldığım bir eleştiri:

Neden herkes empat olduğunu düşünmek istiyor? Burda yazılanlara inanmalarini sagliyorsunuz, bu kabul edilemez. Eğer seçenekler hem aziz hem de aptal rolünü aynı anda sunmasaydi size inanmayi deniyebilirdim. Empat olmak ne kutsal şey, düşüncelerini bizimle paylaşan sizler birer empat gbi düşünmeye cesaret etseydiniz insanların bir şeylere inanmak için cirpindiklarini algilamakta zorlanmazdiniz. Lütfen buna cevat etmeyin

Kuşkusuz üslubu ve yaklaşımı nefret içeriyor, söylediği her şey kabul edilemez, ancak sorduğu güzel bir soru.

Neden herkes empat olduğunu düşünmek istiyor?

Aslında şunu kabul etmeliyim. Bu siteyi açarken başlıca niyetim diğer empat dostların da kendilerini fark ederek o derin karanlıktan çıkmalarını kolaylaştıracak bir rehber olmaktı. Ama zaman ilerledikçe fark ettim ki, ülkemde gün yüzüne çıkarttığım bu bilgiler sosyal medyada basit bir eğlencelik test halini aldı. Elbette her şeyde bir hayır vardır diyorum, çünkü o sayede gerçekten empat olan dostlar da bana ulaştı. Malum ben pek reklam yapan birisi olmadım hiçbir zaman.

Yayılmasını hızlandıran bu gibi sosyal medya paylaşımları, bir arayışta olan diğer insanları da elbette cezbetti. Çünkü insanlık olarak daima bir kimlik arayışında olduk ve kendimize etiketler yapıştırmak bizi daima daha rahat hissettirdi ya da egoyu besledi.

Bu konuda eleştiride değinilmek istenilenin egoyu beslemek olduğunu düşünüyorum, ki bu düşüncede yalnız değil, ben de bu süreci takip ettikçe insanlarda bununla karşılaştım.

Zamanında spiritüel ego zaten başıma bela bir mevzuyken, şimdi de yoksa empat egosu mu geliştiriyorduk? Hatta acaba bende de var mıydı böyle bir şey?

Öncelikle kendimi izledim, ilk kendimi fark ediş zamanlarımda empat kavramıyla epey bir yüzgöz oluyordum. Size de yeni yazılar ulaştırmak istediğimden zaten ister istemez hem zihinsel hem duygusal olarak en çok empat olmakla ilgili düşünüyor ve gözlemler yapıyordum. Bunun hayatın diğer yönlerinden uzaklaştırıcı bir bağımlılık halini aldığını gördüğümde artık başka bir şeyler de yapmalıyım dedim kendime ve o dönemde yeni bir çalışma hayatına atıldım.

O zamana kadar enerji terapistliği gibi çalışmalarıma  da yoğunlaştığım için Ruhsallık-maneviyat hayatımın büyük bir parçasıyken birden bire kendimi dünyevi işlerin merkezinde bulmuştum. Bitkisel tıbbın, toprağın ve dağlarda yaşamın içinde…

Herbalizm üzerine eğitim almaktaki başlıca güdüm zaten kendimi topraklayacak bir şifacılık yolu benimsemekti ki öyle de oldu, bitkilerle içli dışlı olmak beni hiç olmadığım kadar toprakladı ve “empat” kavramına daha üst bir bilinçten, herhangi bir kişiselleştirme yapmadan bakabilmemi sağladı. Bu da zamanla kendimi artık bir şey olarak tanımlamadan kendi doğamı kabul ederek yaşamamın önünü açtı.

Kendimizi empat olarak tanımlamanın gayesi nitekim hepimiz için ilk başta kendini sevmek ve yaradılışının idrakine varmaktı. Daha sonrasında ise tıpkı her ideolojinin fanatiğinde olduğu gibi her gördüğümüz kişiye ben empatım demeye başladık.

Bu elbette ilk başlarda cesaretlendirici, varlığını onurlandırıcı bir etki yapsa da, daha sonra hem kendimde hem de sizlerde gördüğüm kadarıyla kendini diğerlerinden, gerçekte olduğundan daha da farklı görme şeklinde gelişti. Kendini farklı görmek de doğal olarak ekstra bir duvar ördü insanlarla bizim aramıza.

Yine de bunun diğer gruplarca-fanatikçe geliştirilen ego ile aynı olduğunu düşünmüyorum, çünkü ister istemez empatın içindeki o mütevazı ateş daima yanıyor. Buradaki meselenin, kendini onaylamak ve daha bilinçli yaşamak yerine, kendini hâlâ diğerlerinden zayıf görme hatta buna daha da çok ikna olarak yaratılmış bir kimlik olduğuna inanıyorum.

Burada sizi habersiz bırakmamın, yeni yazı yazmamamın bir başka nedeni de buydu, daha fazla bilgiyi size sunmadan evvel kendi içimdeki bu durumun ve benzerini yaşayan sizlerin durumunun çözümlenmesi için yeni bir yaklaşım benimsemem gerekiyordu.

Ve nihayetinde “ben kendimin empat olduğumu biliyorum, bu bana yeter” diyebilmenin her şeyden daha önemli olduğunu öğrendim. Ülke çapında yüzlerce insan benden haberdar olsa da, etrafımdaki insanların çok azına iç dünyamın kapılarını açtım. Çünkü bu, benim için birinin bilmesi gereken bir konu değildi.

İnstagramda paylaşılan yemeklere çevirmemeliyiz benliğimizin özel noktalarını

Empat grubunda buna benzer bir konu geçmişti, tam olarak soruyu hatırlamıyorum ama bir dostumuz “yakınlarınıza empat olduğunuzu açıldınız mı, nasıl açıldınız?” gibi bir soru sormuş ve birçok dost da fikirlerini beyan etmişti. Kimisi böyle bir şeye gerek olmadığını belirtirken, kimisi de etrafındaki insanların açılmasına rağmen onu anlamadığından ya da anlayamayacağından yakınmaktaydı.

Açıkçası böyle sorular yada düşünceler ile sadece kendimize ekstra yükler yüklemiş oluyoruz. Başka bir şey değil.

Zaten empat olan birisi için “Ben empatım” demeye gerek olmaz, çünkü şayet empat kendi hassas benliğini kabul etmiş ve önlemleriyle, olumlu destekleriyle hayatını besleyerek empatlığa örnek bir “hayata yaklaşım” benimsemiş ise, etrafındaki -onu önemseyen- insanlar ondaki temel farklılıkları algılayabilir ve isim koymasa bile empat olana göre bir yaklaşım geliştirebilir.

Elbette bunun mezara götürmemiz gereken bir sır olduğunu söylemeye çalışmıyorum. Sadece şöyle düşünebiliriz. Bu bizim çıplaklığımız gibi. Herkese empat olduğumuzu açmamız, herkesin önünde çıplak kalmayla eşdeğer olarak görülebilir o yüzden.

Kimin önünde çıplak kalmak istiyorsunuz?

Yaşam yolunda bizlerin öğrenmesi gereken asıl şey, empat hasletlerinin olumlu-olumsuz yanlarını ruhani ve dünyevi yanları dengeli yaşamak. Duygular dünyasında ve kafasında sürekli sorunlarıyla oynayan bir empatın dünyada sağlam ilerlemesi zor, o yüzden topraklayıcı şeylere yönelmek şart.

Konu içindeki bazı noktalara değinemedim, akış sadece bunları yazmama olanak verdi ancak umuyorum mesajımı iletebilmişimdir.

Sitedeki yazıları kendi hayatınıza sağladığı katkılar çerçevesinde değerlendirmenizi diliyorum. Eğer yöntemler ya da yazılar içinizdeki inancı, cesareti ve pozitif kalbi uyandırıyorsa ihtiyacınız olanı almışsınız demektir :)

Bugünlük benden bu kadar. Yorumlarınızı bekliyorum. Ne kadar yorum o kadar yeni yazı için motivasyon olur.

Sevgiyle,
Bir dost.  ^^

Telif Hakkı © 2018 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

 

 

 

Bakmayı Bilen Empat

gold, eye, life, univese, energy, light, magic, human, star, sacred, geometry, saturn, galaxy, dna, mind,.jpg

Sevgili kardeşlerim, içiniz ferah, kalbiniz hafif, gözleriniz aydınlık olsun.

Bugün,
*Dışarıya baktığınız ya da sokağa ilk adımınızı attığınız zaman ne gördünüz? 
*Dikkatinizi ne çekti? 
*Size hangi hikayeleri anlattı gördükleriniz?

Aslında biliyor musunuz, gözler bize, bizim onlara anlattığımız kadar anlatmazlar. Gördüklerimizden yansıyanlar bellidir elbette, ancak yüklediğimiz“gerçekler” bize aittir.

Gördüklerimiz bizi anlatırlar. 
Dikkatimizi neye veriyorsak, aslında iç dünyamız da onun yansıması olduğu için dikkatimizi veriyoruzdur.
Bakışlarımız, iç dünyamızın daha çok o hale dönüşmesini sağlar.
Baktığımız her bir başkalıkta, 1 ise 5 olur yüklerimiz.

Neyi görüyorsak, onu düşündüğümüz içindir. 
Kimilerimiz buna “işaretler” der. Doğrudur da. Ama bizden bağımsız bir gücün oyunu değildir bu, biz kendimize çekeriz bu işaretleri. Kendi kendimizi onaylarız. 

Neleri gördüğümüzün bilincinde miyiz? 
Yoksa sadece etiketlerimizi yapıştırdığımız belli başlı “iyi ya da kötü” olan şeylerin mi bilincindeyiz? 

Aslında, bizi bilincinde olmadığımız şeyler daha çok etkiler.
Neden?
Çünkü, darbenin nereden geldiğini bilmiyoruz.
Bilmemek demek, o şeye ne kabulleniş ne de direniş ile karşılık verebilmek demek. 

Empatın yapması gereken, kendine vazife edinmesi gereken belki de en önemli şey, bilinçlilik kazanmaktır.

Bilinçlilik ile yaşanılan bir hayat, gerçek canlılık, berraklık, özgürlük ile yaşanılan bir hayattır. 
light, eyes, man, see, gold,.jpg
Bilincinizin etkin olması demek, sağlıklı olmak demektir.

Bu bir külfet değildir. Her şeyi düşünmek zorunda mı kalacağım?! diye düşünmeyin. Bu bir uğraş değil, nasıl dışarı çıktığınızda etrafta dikkatinizi çeken şeyler oluyorsa, bu sefer daha geniş açılı bir şekilde olacak.

Sadece bir farkla;
Gördüklerinizi yorumlarla kirletmeyecek ya da yüceltmeyeceksiniz.
Aslında olan biten her şeyin, doğal bir akışta gerçekleştiğinin duygusu ile dolacağınız için yorumlamaya ihtiyaç duymayacak, dikkatiniz sizi yormayacak ve net bir algı ile gözlemleyip bilinçlilik algınızı geliştireceksiniz.

Şimdi yaptığınız şey ise bunun ucundan kenarından bile geçmiyor maalesef. Gördüğünüz şeyler sizi çok etkiliyor. Enerjinizi tahrip ediyor. Hemen kapılıyorsunuz. O yüzden lütfen her şeye bakmayın.

Bilinçlilik kazanmak içten dışa taşan bir yaşam bilimidir.
Kendi içinizde tahribatı yapan şeyi görmekle başlar, dışınızdaki şeylerle savaşarak değil…

Savaştığınız bir kişi veya durumun üzerine gitmek daha çok savaş doğurur.
Kendi içinize dönün kardeşlerim, neden savaştığınızı görün.

Nefretinizi, öfkenizi ve şiddetinizi şeyler ile tetiklemek bir çözüm yolu değil. 
Tetikleyicilerinizi keşfetmeniz açısından çözüme aracı olabilir elbette, ama bundan daha fazlası değildir.

Her gün baktığınız şeyler, haberler, sosyal medya akışı vs. insanların nefretini veya bilinçliliğindeki çarpıklığı gösteriyor ve bunun normal bir şey olduğu algısı yaratıyor. Bilinçlilik taşımayan nice saf kalpler, başkalarının zifir-i karanlık girdabında kirleniyor ne yazık ki…

Gözleriniz bir Güneş gibi içinize doğduğunda,
Karanlık, kalbinizin gölgeliklerinde saklanır.
Birlikte var olmayı kabul ettiğiniz anda,
Gece ile Gündüz varoluşun kutsallığında ahenk kazanır.  

Sevgi nefes gibidir şimdi,
Vücudu baştan ayağa her an dolanır.

*******

Yazar: Empat Hayat

Telif Hakkı © 2016 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Bir Empatın Dört Erdemi

 

light, warrior, magic, good, energy, power, man,.jpg

*******
Bir insan, yolculuğunun kaçınılmaz bir parçası olarak, empat hasletlerini geliştirirken bazı erdemlerle donanır.
Bu yolculuk, empatken de devam eder. Kuşkusuz her daim bu erdemleri donanmak için çeşitli eğitimlerden ve sınavlardan geçeriz. Bu erdemlerin sınırı yoktur ve her biri kendi basamaklarına sahiptir.

Örneğin, dürüstlük erdemini öğrenirken bir insan başlarda sadece zaman zaman dürüst olur. Yalan söylemeye devam ediyorsa bu da bir süre sonra sona erer, ardından dürüstlüğün bir sonraki basamağına, hakikatin sözcüsü olmaya  gelir sıra, böyle böyle dürüstlüğün basamakları kişiyi sınamaya devam eder. 

Bu yazıda, empatın erdemleri neler olabilir bunları inceleyeceğiz ve bu erdemlerin hayatına nasıl bir etkisi olduğuna bakacağız.

Bir Empatın Dört Erdemi

net, heart, energy, healing, light, sound, flame, music.jpg

Dürüstlük

Madem lafı dürüstlükle açtık, dürüstlükle devam edelim.

Öncelikle şunu söyleyeyim, tüm bu erdemlerin kökeni kalptir ve bunların yoksunluğu kalbinin gerçek doğasına yoksun kalman demektir. 

Dürüstlük, bu erdemlerin hepsinin başıdır. Çünkü hiçbir erdem, tüm dürüstlüğümüzle -yani açıklığımızla- ifade edilmedikçe yüzeye ulaşamaz. 

Bir empat, genellikle kendi sınırlarının ötesinde, dışarıdaki insanların “içinde” yaşadığından onlarla iletişime geçmek zorundadır ve her şeyi hisseden bir varlık için dürüst olmak o kadar da kolay değildir. 

Bu çocukluktan başlar, empat çocuk arkadaş edinebilmek için arkadaşlarının düşünce biçimini kopyalar ve kendi gerçekliğini yaşayamadan ilişkiyi sağlamlaştırma yoluna girer. Bunu yapmasının sebebi, kendi gerçekliğini dürüstçe açığa vurmanın arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma ihtimalidir. O, gerçekte arkadaşlarının kim -nasıl düşünür, nasıl hisseder, nasıl tepki verir- olduklarını çok iyi hissettiğinden bunu net bir şekilde bilir. O yüzden, sahte ilişkiler kurar, hatta dürüstlük erdemini dışa vuramadığı için, kendi gerçeğini yaşayamadığı için bu ilişkiler çok çabuk dağılır ve ilişki kurmaktan vazgeçer, ta ki onu gerçekten kabullenen birini bulduğunu hissedinceye kadar.

Bu durum bir çocuk için tam bir travmadır. Gel gelelim eğer hasletlerinin kontrolünü ele geçirmedilerse yetişkin empatlar için de böyle şeyler devam edebilmektedir. 

Empatın öğrenmesi gereken şey, karşısında kim ve ne olursa olsun hakikatini onurlandırmak, yaşamak, dile getirmektir. Çünkü o, dürüst olmadığı zaman acı çeker. İlişkilerin sürdürülememe ihtimalinden çok daha acı vericidir bu.

Empat yalan söyleyemez… Kendisine söylediği yalanlar hariç…

O, mutlaka özgüvenini kazanmalıdır. Kırılgan mevcudiyetinde açılmış yaralarını sarmalı ve bundaki güce uyanmalıdır. Kendini yetersiz, eksik olarak yargılamayı bırakmalıdır. İşte başkasına yalan söyleyemeyen bir empat, kendisine böyle yalanlar söyler. 

Empatı dürüstlük erdeminde bir üst basamağa çıkartacak olan şey kuşkusuz kendine dürüst olmasıdır.  

Kendine tam anlamıyla dürüst olduğunda, sezgisel gücünü onurlandırdığında, dışarıya da en hakiki versiyonunu yansıtabileceği o gün gelir…

recognition, compassion, animal, communication, divine, pray, energy, feeling, sacred.jpg

Şefkat

Empat, şefkat söz konusu olduğunda bir tür unicorn olur. Eşi benzeri yoktur. O saftır, şefkati de saftır. Birine şefkatle yaklaştığında, içindeki tüm diğer duygular ve düşünceler erir gider. Tamamen kişiyle bir olur. Ancak bu şefkatin çalışabilmesi için, dürüstlüğünü yaşaması şarttır. Yoksa, tüm o şefkat dolu duygularını kendi içinde yaşadığıyla kalır.

Bu kadar yumuşak ve saf gönüllü olmak toplum tarafından pek normal karşılanmaz, alaya alınır ve küçümsenir. Bu yaklaşım empatı yaraladığı için, hakiki şefkatini açığa vurmakta zorluk çekebilir.

Elbette bir seviyede bunu açığa vurur, bu kaçınılmazdır, istese de durduramaz kendini, ama tam olarak da bir türlü özgür olamaz.

Özgürce şefkat duyabilmek için, sevginin yüceliğini onurlandırmaya başlamalıdır. Sevginin utanılmayacak bir şey olduğunu kavramalıdır.

İçinde o coşku dolu sevgi ve şefkat kabardığında tüm sevinciyle bu ışığın parlamasına izin vermelidir. 

universe, gold, cosmic, energy, power, light, magic, star, god,.jpg

Adalet

Empat, yalana gelememesinin, dürüstlükle yoğurulmuş benliğinin bir sonucu olarak her şeyde adaleti gözetir. Bu, onun bir şeye karar vermesindeki ana prensibidir. Bir şeyde adalet yoksa, empat da o şeyde yoktur. Adaletsiz bir şeye bulaşmak, kalbini kırar ve onu güçsüz düşürür. 

Empat kendine karşı adil olmayı unutmamalıdır. Çünkü çoğu kez bu hataya düşecektir. Verici kalbi, kendini tüketene kadar adalet için savaşır, ama kendi varlığına, gücüne adil olmadığından güçsüzlükten yorgun düşüp hastalanabilir. 

Bu durum, şefkat erdemi ile doğrudan bağlantılıdır. Şefkatinin güçlü ifadesini dengelemesi adına adalet erdeminde ustalaşmalıdır. Çünkü o, dışarıya şefkatli olurken, kendine şefkatli davranmayı hatırlatacak kadar kendine adil olmalıdır. 

light, universe, path, way, stars, god, power, energy, hands, gold,.jpg

Tarafsızlık

Empat, orta-yol insanıdır.

Adalet ön koşuldur elbette, ancak her durum adaletle ölçülemez. Arkadaşlar arasında bir çekişme olduğunda, iki tarafı da onların bakış açılarına göre gözlemler, davranışlarının ardındaki temel sebeplere odaklanır. Böylece, neden öyle taraf tuttuklarını anlayarak arkadaşları arasında orta-yol olur, köprü kurar, çözüm getirir. 

Bu yüzden o, tarafsızlığı sayesinde çok iyi bir problem çözücüdür. Çünkü daima, denge ve barış tarafından komuta edilen bir kalbe sahiptir. Onun kalbinde çok az ön yargı mevcuttur, olanlar da çocukluğunda bilinçaltına kazınmıştır ama bunları bile hissederken acı duyar, anlamlandıramaz. O yüzden, iyi bir dinleyicidir. 

Empat bu erdemlerinin ne kadar çok farkına varır, onları özgürleştirir ve dengelerse, kendisi de bir o kadar dengelenir. 

Hayatını bu erdemler nasıl etkiliyor? 
Hangi durumlarda daha rahat ve hangi durumlarda daha zor dışa vuruyorsun? 
Kendine dürüst müsün?
Kendine adil misin?
Kendine şefkatli misin? 
Kendine tarafsız mısın? 

Eğer bu konuda paylaşmak istediğin cevapların, deneyimlerin varsa lütfen yorum bırak. 

Sevgiyle,
Empat dostun.

*******

Yazar: Empat Hayat

Telif Hakkı © 2016 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Varlığını Onurlandıran Empat

plant-flower-girl-magic-light-energy-green

Hassasiyet, derinden hissetmektir. Bir şeyin ruhuyla bütün olmaktır. “O” olmak ve onunla yaşamaktır…

Cancağızım, ben çok hassasım. Ama bu senin bildiğin gibi bir hassaslık değil. Sen hassaslığı zayıflık olarak görüyorsun, bunu bahane olarak kullanıyorsun. Benim hassaslığım zaten dillere düşmüş. Varsın sen de öğren. Ama gel bir de benden öğren.

Bu sabah gökyüzünü izledin mi yalnız başına? Rüzgarın ve çiçeklerin birlikteliğine şahit oldun mu henüz sessizlik konarken toprağa.  Onlar ki, rüzgara yenik gibi dururlar. Çiçekler, bir o yana, bir bu yana sallanır dururlar. Ah! Ne zor işmiş çiçek olmak… O kadar uğraş rengarenk ol, sonra rüzgarın teki gelsin seni savursun oradan oraya! Eyvah!

İşte ben o çiçeğim ve sana şimdi bir sır vereceğim, az yanaş da herkes duymasın:

O rüzgarı çağıran aslında benim.  İşin gerçeği, o rüzgar da benim… Biz birbirimizle olmasak anlamsız kalırdık. Tohumlarımı kim taşıyacaktı, uçuracaktı uzaklara. Ben olmasam, kim görebilecekti rüzgarın hareketindeki ahengi. Biz dans ederiz birlikte, her esinti bir başka melodiyi fısıldar, işte bunu duyanlar da ancak onunla böyle dans edebilenlerdir.

Bazı çiçekler meyveler vererek ayrım gözetmeden etrafını besler, bazı çiçekler göz alıcı renklere girerek var olmanın güzelliğini ve yüceliğini hatırlatır, bazı çiçekler kendilerini hiç belli etmeseler de her bir yanı yeşillendirmek için durmadan hizmet eder, nihayetinde ise hepsi tohumlar doğurarak toprağa, yaşama canlılık katarlar.

Hakikatte tüm kainat, ancak bu hassas ve kırılgan mekanizma sayesinde varlığını sürdürebilir. Hassastır ama bir o kadar da güçlüdür. Çünkü gerçek güç, hassas olabilme sorumluluğunu üstlenebilmekten doğar.

İşte hassasiyet, bu kadar hayatidir. 

Lütfen şunu da bil cancağızım, büyük bir mekanizmanın hassas ve önemli bir parçasına dikkatli ve özenli davranmak gerekir. O tek başınayken işe yaramaz bir parçadır, onun işe yarayabilmesi için yerini bulabilmesi gerekir. Yerini bulabilmesi için de desteklenmesi gerekir. Bu, ancak hassasiyetin onurlandırılması ile mümkün olur. Hassasiyetleri küçümsememeli, onların gerçek yerini bulmaları için sağlanabilen tüm imkanlar sağlanmalı, kucak açılmalıdır.

Ben hassas ve yerini arayan bir kardeşin olarak, desteğini kabul ediyorum, birlikte büyümeyi ve bu kutsal kainatın kutsal mekanizmasının işleyişinde yerimizi edinebilmeyi diliyorum.

Sevgiyle,
Empat dostun.

*******

Yazar: Empat Hayat

Telif Hakkı © 2016 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Ateş Eller: Arınma Metodu

Etiketler

, , , ,

fire, meditation, energy, light, magic, kundalini.jpg

Yeni Ay, bir empatın ve psişiğin en hassas olduğu zamandır. Kanallar genişler, akış artar ve iyisiyle kötüsüyle birçok tesir almaya uygun hale gelinir.

Bu zamanlar, empatın bilmediği hassaslıklarını keşfetmesi için idealdir. Yeteneklerini sınaması için idealdir. Ama negatif enerjilerle temas etmek için iyi bir zaman değildir. Çünkü gelişen ekstra hassaslık sebebiyle olumsuz durumların daha sert etkisine yakalanması mümkündür.

Yeni Ay’da bir empat şunlara yönelik önlem almaya özen göstermelidir:
*Negatif Enerjiler (depresif/karamsar insanlar, bilgiler, düşünceler)
*Elektromanyetik Enerjiler (cep telefonu, wi-fi, mikrodalga, klima)
*Sentetik Ürünler (kozmetik, krem, ilaç)
*Aykırı Besinler (ambalajlı ürünler, dondurulmuş ve hazır gıda, alkol) 

Olur da şehir hayatı seni bunların içine şöyle bir daldırıp çıkarır ve kendini gerilim yüklü, cildin yanarcasına negatiften kirlenmiş hissedersen, bu çok özel ve bir o kadar da basit olan yöntemi uygulayabilirsin.

İhtiyacın olan şey sadece üç tane tealight mum.
*Bu mumları yakıp, üçgen biçiminde yerleştir.  –> , ‘ , 
*Ardından, sağ elini sağ köşedeki mumun üstünden yukarıdaki muma doğru ileri-geri kaydırarak elini çek. (ileri ile: nefes ver, geri ile: nefes al)
*Sağ elini geriye çektiğin an hemen sol elini sol köşeden yukarıdaki muma kaydır ve geriye çek.
~Bu şekilde, nefes verirken olumsuz enerjiyi ateş ile yakmış, nefes alırken ateş enerjisiyle beslenmiş olursun.
*Bu işleme sağ ve sol elini sırasıyla ileri geri çekerek normal bir hızla devam et.
*El başına 15 kere yaparak 30’a tamamla.
Avuç içlerin böylelikle ateş enerjisi ile dolduğunda;
*Negatif enerjinin hedefi olan yeri vücudunda tespit ettiysen oraya iki elini üst üste yerleştir. Enerjinin bu bölgeye iyice yüklendiğini hissedene kadar öylece dur. (Bu genellikle orada bir rahatlama, huzur duygusu ile kendini belli eder)
*İhtiyaç halinde, 2-3 tur daha tekrarlayarak ateş enerjini besleyebilirsin.
*Bütün enerji verme işlemi tamamlandığında, ellerini 2-3 tur arındırıp  güçlendirerek bitir.
~Ateş enerjisi, tüm negatif tesirleri yakarak temizler.
Eğer belli bir bölge tespit edemediysen; 
*Başın tepesi (İki el yan yana)
*Yüz (Gözleri kapatarak)
*Boyun (Boynun iki yanı; ellerini ayrı koyarak)
*Göğüs (İki el üstüste; göğsünün orta bölgesi)
*Karın (Göbek deliğinin 2 parmak üstü, iki el üstüste)
*Bel (Karın bölgesinin tam arkasındaki alan, iki el üstüste)
*Genital (Eller üstüste)
-bölgelerini bu şekilde ateş enerjisi ile ortalama 2 dklık duruşlarla temizle. (Az veya çok durmak kişisel ihtiyaca göre belirlenebilir.)
~Eğer bu bölgelerin hepsine yapacak vaktim yok dersen, karın (solar plexus) bölgesine yoğunlaş.

***Bu teknik hem elindeki enerji kanallarını temizleyip güçlendirecek, hem de kendine şifa verme gücünü uyandıracaktır.***

*******

Yazar: Empat Hayat

Telif Hakkı © 2016 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.

Bir Empat’ın Varoluş Yan Etkisi Olarak: Dünya’yı Hafifletmek

Etiketler

, ,

light, magic, divine, source, energy, flower of life, reiki, healing, triquetra, heart, lightning,

Daha önceki yazımın son sözü burada ilk sözüm olsun: “Empat olmak, aşırı hassas olup dünyanın ağırlığını üzerinde taşımak değildir.”

Şimdi banaNasıl yani?  Ama ben hep insanların ağırlığını üzerime alıyorum, bunu nasıl söylersin?” diyebilirsiniz.

Önceki yazımda böyle söylemememin sebebi başkaydı -okuyanlar zaten bu cümlenin ardındaki asıl manayı görecektir, okumadıysanız da önce onu okuyun çünkü bu bir devam yazısı- bugünkü yazımda ise bunu söylerken sebebim daha bir başkadır.

Empat olmak bir ağırlıkları üzerinde taşıma olayı değildir, empat olmak hafifliğin ta kendisidir. 

Her empat, diğer insanlara oranla başkalarının (hayvan, bitki ve insan) acılarına daha duyarlı ve onların acılarıyla daha çok hemhâl olur.

Ama bilirsiniz ki, diğer herkes de hisseder ve acı çeker, çünkü herkes empatinin bir seviyesine sahiptir.

Yine de, empat ile diğer herkes arasında belirgin bir başka fark bulunur.

Bu fark, acıya olan yaklaşımdır.

Fidel Garcia - Mexican Figurative and Abstract Expressionist painter - Tutt'Art@ (41), bowl, energy, water, heart, man, male, light, mind, free,.jpg

Empatlar, acıları daha yoğun yaşasalar da, daha kolay atlatırlar. Hatta kimi zaman duygular bile devreye girmemişken bir bakarlar ki durum onlar için nötr bir hal almış… 

Empat hassasiyeti, çevrede olan biten şeyleri dönüştürebilme gücüne sahiptir. Birinin acı dolu enerjisi size aktığında, aslında o kişiyi nötrlemeye başlarsınız. Onun acısı belki ona aylar sürecek bir travma yaşatacak türde bir acı bile olsa, sizinle olan etkileşimi sayesinde acısı yarı yarıya iner hatta zaman zaman kanal olma kabiliyetinize bağlı olarak acı tamamen diner.

Bu sırada iki şey olabilir:
1- Siz o acıyı çok derin hisseder ve kahrolursunuz.
2- O acının bilgeliğini daha önceden edindiğiniz için dayanıklılıkla atlatırsınız.

İki türlü de, karşınızdakinin tuttuğu acı yaratan enerji özgürleşerek size ulaşır ve sizin aracılığınızla nötrleşir.

Bu nötrleşme işlemi, enerjinin sizin kanallarınızdan dışarıya ışık/bilgi enerjisi olarak akmasıyla gerçekleşir.

Bu gibi acı verici bir durumda veya kendi içinizde yaşadığınız olumsuz başka bir durumda sizi kurtaracak şey işte bu kanal olma kabiliyetinizdir.

Empatlar, diğer insanlara kıyasla acıyı, nefreti, öfkeyi, küskünlüğü daha çabuk atlatırlar, sebebi işte bu özel kabiliyettir.

Bu kabiliyeti geliştirmek aslında empati evriminde ana amaç olmadıysa da, daima ana amaca destek olan bir yan etki olmuştur.

star, galaxy, planet, gold, chart, astrology.jpg

Empat bunun sayesinde;
*Çevresinden daha yoğun duygusal bilgiler alabilir ve öğrenimi hızlanabilir.
*Acılarından daha rahat arınabilir.
*Yaşadığı ortamı güvenli ve sağlıklı kılabilir.
*İçsel dünyasını ve bedenini sağlıklı tutabilir.

Peki bunlar tam olarak ne demek? 

*Çevresinden daha yoğun duygusal bilgiler alabilir ve öğrenimi hızlanabilir.*

Empat’ın Yolculuğu yazısında bu konuyu derinlemesine işlemiştik.
İnsanoğlu bu dünyaya deneyim kazanmak ve bu surette tekamül etmek üzere gelir. Bir kişi empat olgunluğuna ulaştığında, deneyimi yaşayan bizzat kendisi olmasa bile yaşayan birisi üzerinden öğrenebilir. Bu da, hem kendi yaşamı içinde zaman kazanmasını, hem de birçok farklı hayatı tek bir hayat içinde deneyimlemesini sağlar.

*Acılarından daha rahat arınabilir.*

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, kanal olma yetiniz ile -ki bu yeti sizin bilgileri daha hızlı işleme kabiliyetiniz olduğu anlamına gelir-acı dolu bilgileri vücudunuzdan daha rahat geçirir ve varlığınızı nötrlersiniz.

*Yaşadığı ortamı güvenli ve sağlıklı kılabilir.*

Etrafınızdaki acıları ve negatif enerjileri nötrledikçe, bulunduğunuz ortama uyum ve denge hakim olmaya başlar. Bu da demektir ki, yaşadığınız ortamı daha güvenli, etrafınızdaki insanları ise negatif duygulardan arınmalarının bir getirisi olarak daha sağlıklı kılabilirsiniz.

Bu etki, suyun halkalanmasına benzer. Kendi içinizde gerçekleştirdiğiniz nötrleme suya atılan taştır yani en güçlü halkadır. Ardından, kendi nötrlüğünüz sayesinde etrafınızdaki insanların (ve diğer canlıların) duygusal enerjilerine daha rahat kanal olabilir ve onları iyileştirebilirsiniz, bu da ikinci halkadır. Üçüncü halka, bu insanların (ve diğer canlıların) kendi etraflarında yarattıkları olumlu değişimlerdir. Dördüncü halka, daha büyük çapta, kolektif duyguların nötrlenmesidir, bunu zaman zaman dünyaya etki eden habis olaylar sırasında deneyimlersiniz, sanki tüm varlığınızda bir tür deprem oluyor gibidir, dünyanın kederini omuzlarınızda hissedersiniz ama bunu da nötrlemeyi er geç başarırsınız -sonuçta tüm dünyadaki empatlar bu konuda sizinle birlikte çalışır-  ve gezegen üzerindeki, dolayısıyla da kendi üzerinizdeki yük hafifler. Beşinci bir halka daha vardır ki o da evrensel boyuttadır.

*İçsel dünyasını ve bedenini sağlıklı tutabilir. 

Yaşadığınız deneyimler sonucunda yüklendiğiniz duygusal bilgiler, henüz içselleştirilemediği zaman acı yaratır. Bu bir tür hamlıktır. İlk defa o kasınızı kullanmış olduğunuz için, bir süre hamlık yaşamanız kaçınılmazdır. Alıştığınız -nötrlediğiniz- vakit geldiğinde artık kendinden geriye acının yerine bilgelik bırakır. Acı gittiği için de, daha sağlıklı bir iç ve dış varlık olarak yaşamaya devam edersiniz. Empat olarak bilgiyi işleyen kasınız daha güçlü olduğu için bu durum daha hızlı gerçekleşecektir.

Sözün Özü: 
Empatlar varlıklarının bir yan etkisi sayesinde dünyayı korurlar. Onun daha sağlıklı ve dengeli olmasına aracı olurlar. Bu hem kendileri, hem çocukları, hem sevdikleri için gerçekleştirdikleri muazzam birer hizmettir.

****

Empat olduğun gerçeğine yeni uyanmış acemi bir empatsan, kendini arındırmakta, korumakta ve anlamakta hâlâ zorluk yaşıyorsan, içinde bulunduğun dönemi rahat atlatmak istiyorsan, yeni iç görüler ve kişisel destek/danışmanlık alman gerekiyorsa benimle irtibata geçebilirsin.

Yazar: Empat Hayat

Telif Hakkı © 2016 Empat Hayat. Tüm Hakları Saklıdır. Bu materyalin tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://empathayat.wordpress.com) ile beraber kopyalanmasına ve dağıtılmasına izin verilmiştir.